Paylaş
Resim, birkaç hafta önce bir gazetenin Ege ekinde çıkmıştı: Yere serilmiş battaniyeler üzerine kıvrılıp yatmış insanlar, uzatılmış ayaklar üzerinde sallanarak uyutulmaya çalışılan bebekler, yanlarında yiyecek çıkınları. Kısacası, yıllar öncesinin Karadeniz postalarında anbar kapakları üzerinde ya da gladoralarda yapılan ‘‘güverte mevkii’’ yolculuklarını andıran bir görüntü.
Fark olarak, olsa olsa, su testileri yerine termoslar, pet şişeleri.
Avrupa'dan Türkiye'ye gelmek için deniz yolunu seçen gurbetçilerin Brindisi-Çeşme hattında Yunan gemileriyle çektikleri çileden eza manzaraları.
Yunan ya da İtalyan, ama çoğu zaman Yunan.
Hurdaya ayrılmak üzere bağlandıkları rıhtımlardan acele çözülüp yalap şalap boyanarak sefere sokulan, seyire elverişlilikleri kuşkulu, üç günlük yolda çoğu zaman bir güne yakın gecikme yapan eski vapurlar.
Ama, Almanya'da, Fransa'da, Belçika'da binlerce mark ya da franklık gidiş-geliş biletlerini satan Yunan şirketlerinin ya da onlarla iş yapan Türk acentelerin ilanlarına bakarsanız, bunlar ‘‘lüks gemiler’’dir. Mitoloji ilahlarının ya da ‘‘tarih-i kadim’’ kahramanlarının adlarını taşıyan vapur resimlerini görünce öyle de zannedersiniz.
Aklınızın başınıza geldiği an, arabanızla Brindisi ya da Bari'deki feribot rıhtımına vardığınız andır. Orada öğrenirsiniz ki, ailenize satılan kamara bileti başkasına da satılmış ve güverte ya da ‘‘salon’’ yolculuğunu kabullenmekten başka çareniz kalmamıştır. ‘‘Bir daha, asla!’’ diyerek yola çıkarsınız ama, iş işten geçmiştir. Gidiş-dönüş biletiniz yanmasın diye, ağustos son ya da eylül başı yine aynı gemiye bineceksinizdir.
Bu sütunda ya da başka yerlerde defalarca yazıldı: Adriyatik'le Ege limanları arasındaki yolcu taşımacılığını sürekli ve düzenli duruma sokmak artık bir zorunluluk haline gelmiştir.
Yalnız Bosna-Hersek ve Kosova olayları gibi bunalımlı dönemlerde değil, bundan sonra her zaman için. Çünkü, sayıları daha da artmış olan Balkan devletlerinin Avrupa Birliği'ne tam üye olmaları ve gurbetçilerin Batı'da alışılmış kolaylıklardan oralarda da yararlanmaları uzak bir geleceğin işidir. Daha yıllar boyu, bitmez tükenmez sınırlardan giriş çıkış, gümrük, ayakbastı-ayakkesti paralarına, rüşvetlere katlanmak gerekecek. Arabanızı gemiye atıp birkaç günlük Akdeniz sefasından daha rahat bir şey olabilir mi?
Denizyolları'nın iki büyük ve bir küçük feribotu bu gereksinmeyi karşılamaya yetmiyor ve gurbetçiler, ister istemez, ilk bakışta fiyat kırmış gözüken ne idüğü belirsiz şirketlerin eline düşüyorlar. Durum bu kadar açık ve akıllıca örgütleyip işletmek koşuluyla böyle bir işten para kazanma yolu bu kadar belliyken, Özelleştirme Başkanlığı denen Körletip Satma İdaresi, Denizyolları'nın yeni gemilerle hiç olmazsa Adriyatik hattını geliştirmesine niçin müsaade etmez ya da armatörler bu işe hálá niçin soyunmaz, anlayana aşkolsun.
Paylaş