KEMAL Derviş, yüzünü CHP'ye dönerken, son dönemde kendisine en yakın isimlerden Arı Grubu Lideri Kemal Köprülü dün şunları söyledi:
‘‘CHP pusulasını Derviş'e çevirirse ve merkeze, yani sağa doğru kayarsa başarılı olur. Derviş de bunu istiyor. Yoksa sosyal liberal sentezin hayata geçme şansı olmaz. Kemal Bey de bunun dışında CHP'de olmaz...’’
Derviş de, önceki gün ‘‘Sosyal liberal sentezi merkez solun ittifakıyla hayata geçirme’’ niyetini yineledi.
Yakınlarına göre Derviş, bu uğraşını CHP çatısı altında ‘‘sivil toplum örgütlerinin’’ desteği ve baskısıyla gerçekleştirme niyetinde.
REVİZYONİST LİBERALİZM
Önce Derviş'in devamlı vurguladığı, 19. yüzyıl başında T.H.Green tarafından ortaya konulan 'Sosyal Liberal Sentez'i açmak gerekiyor.
Marksist-Sosyalist düşüncenin o dönemdeki ağırlığıyla irtifa kaybeden liberalizme Green, ‘‘işbirliğine dayalı bireyselliği’’ ön plana çıkaran yeni bir tanım getiriyor.
Klasik liberalizmin katılığını, sosyal yönü ağır basan yeni bir tanımlamayla yumuşatıyor. Yani liberalizmi revizyonist hale getiriyor.
Tony Blair'in İngiltere'de İşçi Partisi'nin başına gelmesiyle, sentez adını ‘‘üçüncü yol’’ olarak alıyor. Blair, sentezi restore ediyor.
Blair kadar baskın olmasa da ABD'de Bill Clinton, Almanya'da da Gerhard Schröder'in de uygulamayı takip ediyor. Başarılı da oluyorlar.
SENDİKALARIN DURUŞU
Şimdi Derviş bu sentezi, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, Türk-İş Başkanı Bayram Meral'in de katkısı ile CHP'de hayata geçirme kararlılığında.
Oysa, iki konfederasyon başkanının yakın geçmişteki duruşları ve söylemlerine bakıldığında bu sentezle bütünleştiklerini söylemek zor.
Özellikle de IMF, Dünya Bankası, özelleştirme, kamu çalışanları ve özel sektöre bakışlarındaki sendikacılık anlayışları, liberal sosyal sentezin uzağında duruyor.
1980'lerin ortasından sonra özellikle İngiltere'de, ardından Fransa, İtalya, ABD'de değişime uğrayan, Japonya'da ise gerçek anlamını bulan ‘‘üçüncü yolla uyumlu’’ sendikal anlayış, Türk-İş ve DİSK'te görülmüyor.
İskandinavya'daki Ombudsman uygulamasına benzeyen, işçi-işveren arasında, verimlilik ve kalitenin yükselmesini birinci ilke edinip, işçi lehine arabuluculuk yapan sendikal uygulama, iki konfederasyon tarafından da hayata geçirilmiş değil.
Klasik, toplu sözleşme temeline dayanan faaliyet, her iki konfederasyonda geçerliliğini sürdürüyor.
İlginç olan her iki başkan da CHP'den aday olmak istiyor.
PUSULA GÜLÜ
Konuya bir de sentezin uygulanmak istendiği CHP açısından bakalım.
Şu bir gerçek ki; CHP bu değişim için çok önceden düğmeye basmıştı.
Baykal, bir önceki kurultayda merkeze yakın bir politika uygulayacağını açıklamış, ‘‘Ricky Martin’’eleştirilerine rağmen delegenin oyunu almıştı.
Çatı ve şehirli seçmen yeni politikayı benimsemiş olsa da CHP tabanının ağırlığını oluşturan köylü-işçi kesimi, tam özdeşleşemedi.
Baykal, bundan dolayı uzun süredir yeni politikayı yumuşak bir geçişle uyguluyor.
Hatta, bundan daha ileri gitme, keskin bir viraj alma niyetinde olmadığını da önceki gün NTV'de Ali Kırca ile sohbetinde ortaya koydu.
Yani CHP, başta da Köprülü'nün vurguladığı gibi politikasının pusula gülünü Derviş'e göre belirleme anlayışında değil.
Sonuç olarak Baykal'ın da önceki gün vurguladığı gibi ‘‘CHP'nin kapısı ancak Deviş ile diğer sol partiler iltihat edecekse açık...’’
Bundan dolayı Derviş'in ‘‘olmayacak gibi görüneni söyleyip, ısrarla üzerinde durarak sonuç almaya dönük’’ politikasının tutması bu kez zor.