‘BURASI tam bir sefalet yeriymiş.’Bu sözün sahibi Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz...
Sefalet olarak nitelendirdiği yer ise, Türkiye'nin Doğu'ya açılan en büyük kapısı Gürbulak...
Her taraf çamur içinde. Binalar ise artık ayakta durmakta zorlanıyor.
Gümrük kapısı 1937 yılında Atatürk'ün talimatıyla yaptırıldığı gibi kalmış.
Aradan geçen 65 yılda bazı eklemeler olmuş. Ancak, o günden bu yana köklü bir değişiklik yapılamamış.
Oysa kapının İran tarafındaki gümrük binalarını da o dönemde Atatürk bizzat inşa ettirmiş. Bunu İran'a bir jest olarak gerçekleştirmiş.
İran, aradan geçen zaman içinde gümrük kapısını tamamen yenilemiş.
YAP-İŞLET-DEVRET
Gürbulak gümrük kapısının yenilenmesi için dün ilk harç atıldı.
Gümrüklerde Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in başlattığı yeni yöntemle, bir anlamda özelleştiriliyor.
İpsala'nın ardından Gürbulak gümrük kapısının işletmeciliği özel sektör tarafından gerçekleştirilecek.
Gürbulak sınır kapısı, Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) tarafından 14 ay içerisinde yepyeni bir hale getirilecek.
UND, gümrük kapısını 15 yıl boyunca işletecek. Bürokrasi ise yine devlet tarafından yürütülecek.
Türkiye'nin Orta Asya'ya açılan en büyük kapısı böylece 65 yıl sonra ilk kez yeni bir yapıya kavuşacak.
TERSİNE DÖNÜŞ
Yılda 220 bin araç ve 330 bin kadar yolcu geçişinin gerçekleştiği Gürbulak sınır kapısı sadece binalarıyla değil, ticari faaliyetiyle de kaderine terk edilmiş durumda.
Bölge halkının aktardığına göre, 5 yıl öncesine kadar hayvan ve sebze ticareti Türkiye tarafından İran'a doğru yapılırmış.
Aradan geçen zaman içinde ticaret tam tersine dönmüş.
Şimdi, hayvan ve sebze İran'dan Türkiye'ye doğru geliyor.
Bunun da belirli nedenleri var.
Öncelikle devlet Ağrı'ya bugüne kadar bir çivi çakmamış. Gürbulak gibi onu da yalnız bırakmış.
Vatandaşın en büyük istihdam kaynağı Et-Balık ise özelleştirildikten sonra kapatılmış.
Şimdi ise, çıkan kanun çerçevesinde Şeker Fabrikası özelleştirme kapsamında.
Yılmaz, dün Ağrı'da vilayeti ziyaret ettikten sonra kapıda toplanan vatandaşların kendisine gösterdiği tepki de yukarıda sıraladığımız nedenlerdendi. Herkes parmağıyla dizlerine kadar çıkmış çamuru gösteriyor, bir yandan da ‘‘Yuh’’ diye bağırıyordu.
Protesto gösterilerinin bir diğer nedeni de yoksulluk ve işsizlikti.
Tabii bu arada, siyasi nedenle de protesto yok değildi. HADEP'ten belediye başkanı seçilip, siyasi davası nedeniyle tutuklanan Hüseyin Yılmaz, şimdi beraat etmiş. Belediye başkanının tekrar görevine iadesi isteniyor. Yılmaz da bu durumu bildiğini belirterek, ‘‘Cezası affa uğramış, ama görevine iade edilmiyor’’ demekle yetindi.
Ağrı'da dün devletin karşılaştığı en önemli görüntü ‘‘Çamur içindeki yollar, aç insanlar ve çaresiz işsizler’’di.
Her ne kadar Yılmaz bütün bu sorunların giderileceği yönünde söz verdiyse de, yılların birikimiyle oluşan sorunlar öyle çabuk çözüleceğe benzemiyor.
Bunun en basit göstergesi de, vilayet kapısından adım attığınızda ayak bileğinize kadar battığınız çamurdu.