Yenilenen yüzüYle Çeşme Marina

Otel ve yeme-içme sektöründe haklı üne sahip Divan Grubu yeni bir projeye daha imza attı. 2013 yılında kapılarını kapayan Divan Kuruçeşme tarihi dokusunun korunduğu restorasyon ve inşaatının sürdüğü 9 yılın ardından kapılarını yeniden açtı.
Hafta başında da bu muhteşem tarihi mekânın terasında değerli ev sahibi Semahat Arsel bir davet verdi. Ben de çalışma azmine büyük saygı duyduğum Semahat Arsel’le sohbet etme fırsatı buldum.
Semahat Hanım bu projeye ilk günden itibaren büyük emek vermiş. Kış aylarında toplantıları konteyner’da yapmışlar.
Ve ortaya İstanbul’a büyük değer katacak, toprak altındaki hamamın cehennemlik bölümü gibi tarih, yalın bir mimariyle ortaya çıkarılmış.
Divan Grubu CEO’su Murat Tomruk’un aktardığı gibi 1800’lerden başlayan muazzam bir hikâyeye sahip olan Divan Kuruçeşme’yi benzeri etkinlik mekanlarından ayıran en önemli özelliği, tarihî dokusu.

Anıtlar Kurulu’nun gözetiminde tarihî dokuyu gün yüzüne çıkarttıktan sonra plana tümden bağlı kalarak renovasyonu tamamlamışlar.
Ve ortaya düğün, lansman, defile, doğum günü kutlamaları, konser, sergi, kongre gibi etkinliklerde kullanılabilecek ses yalıtımına çok dikkat edilen, İstanbul’a büyük katkısı olacağını düşündüğüm çok özel bir kompleks çıkmış. Sonra yıllar içinde Alaçatı yükselişe geçerken Çeşme Marina eski cazibesini yitirmeye, restoranlar, barlar, mağazalar şekil değiştirmeye başlamış, bir ara Balıkçı Niyazi’nin dışında gidecek yer pek kalmamıştı.
Ancak 12 yıl aradan sonra tarihi liman yerleşimi içindeki Marina yeniden kendini yenilemiş. Geçen hafta sonu bir gazeteci grubuyla gittiğimde değişmiş, yeni ruha kavuşmuş bir Çeşme Marina ile karşılaştım. Restoran, bar ve tasarım mağazalarında sürdürülebilirliği merkezlerine almış, genç ve lokal müzisyenlere sahne verecek bir yapı kurulmuştu.
Projenin ardında İzmir’deki Kepler’den tanıdığım Engin Sivrioğlu ve Aytunç Pekler var. Yolları yıllar sonra kesişen iki çocukluk arkadaşının 2015’te açtıkları Kepler Social House ve Kepler Pavilion’un ardından geçen yıl da bu projelerini marinaya taşımışlardı.
IC Holding’in teklifiyle yeniden yapılanan Çeşme Marina Yacht Club’ın yürütücü danışmanlığını üstlenmeleri de belli ki tüm havayı değiştirmiş. Marina Yacht Club’ın mutfağının başında da Kepler’in şefi olan Aylin Güvenek geçmiş.
Konuk olduğumuz akşam Armola peynirli kızarmış köy biberi, Mavi kuyruk karidesli enginar kalbi, Urla kınalı bamya kızartması, deniz ürünlü mantı ve kaya levreği gibi bölge mutfağını çok iyi anlatan, lezzet çıtası yüksek bir menü hazırlamıştı.
Mevsim meyveleri ve deniz tuzlu kavrulmuş bademle sunulan pavlova da mekânın bir klasiği olacak denli başarılıydı.
Çeşme’ye yolunuz düşerse uğrayın derim. Karşılamadan servise tüm ekip de çok başarılı. Ayrıca Yacht Club’ın sahnesinde yaz boyunca jazz’dan funk ve fusion’a uzanan performanslar sergilenecekmiş...

Beach’te yeni bir anlayış

Son yılların modası, zoraki eğlenme, yeme ve içmeyi pompalayan fahiş giriş ücretleri alan ‘beach club’ları oldum olası sevemedim. Ancak arada farklı anlayışla çalışan, rahat ve huzurlu bir ortam sunan plajlar da karşılaşıyorum. Bunlardan biri de kumu ve deniziyle ünlü Çeşme Altınkum sahilindeki 9.5 Beach Club. Yalın dekorasyonu, kulağı rahatsız etmeyen müzikleri, huzurlu ortamıyla insanı denize ve güneşe odaklandırıyor...

Büyüleyici bir etkinlik mekanı

Otel ve yeme-içme sektöründe haklı üne sahip Divan Grubu yeni bir projeye daha imza attı. 2013 yılında kapılarını kapayan Divan Kuruçeşme tarihi dokusunun korunduğu restorasyon ve inşaatının sürdüğü 9 yılın ardından kapılarını yeniden açtı.
Hafta başında da bu muhteşem tarihi mekânın terasında değerli ev sahibi Semahat Arsel bir davet verdi. Ben de çalışma azmine büyük saygı duyduğum Semahat Arsel’le sohbet etme fırsatı buldum.
Semahat Hanım bu projeye ilk günden itibaren büyük emek vermiş. Kış aylarında toplantıları konteyner’da yapmışlar.
Ve ortaya İstanbul’a büyük değer katacak, toprak altındaki hamamın cehennemlik bölümü gibi tarih, yalın bir mimariyle ortaya çıkarılmış.
Divan Grubu CEO’su Murat Tomruk’un aktardığı gibi 1800’lerden başlayan muazzam bir hikâyeye sahip olan Divan Kuruçeşme’yi benzeri etkinlik mekanlarından ayıran en önemli özelliği, tarihî dokusu.
Anıtlar Kurulu’nun gözetiminde tarihî dokuyu gün yüzüne çıkarttıktan sonra plana tümden bağlı kalarak renovasyonu tamamlamışlar.
Ve ortaya düğün, lansman, defile, doğum günü kutlamaları, konser, sergi, kongre gibi etkinliklerde kullanılabilecek ses yalıtımına çok dikkat edilen, İstanbul’a büyük katkısı olacağını düşündüğüm çok özel bir kompleks çıkmış.

Ve yemekler

Menüyü, Divan Grubu’nun ‘executive corporate chef’i Giancarlo Gottardo Semahat Arsel’in katkılarıyla hazırlamış. Türk Mutfağı üzerine yazılmış en iyi kitaplar arasında olan ‘Eskimeyen Tatlar’dan küçük atıştırmalıklarla terasta başlayan kokteylin ardından yemeğimizi 19. yüzyıldan kalma hamam kalıntılarının olduğu salonda yedik. Izgara karamelize ananas carpaccio, wakame salatasıyla sunulan mühürlenmiş ton balığıyla başlayan ve kestane mantarı carpaccio’lu ıspanaklı risotto, yanında gorgonzola ceviz soslu, cibez otlu ağır ateşte pişmiş kuzu sırtıyla devam eden yemeğimiz porto şarap jelli kiraz salatasıyla final yaptı. Her bir tabak çok lezzetliydi ama mühürlenmiş ton balığı ve ıspanaklı risotto birer başyapıttı. Şef Gottardo aynı anda 500-600 kişiye bize sunduğu lezzette ve sıcaklıkta risotto verebilecek bir alt yapı kurduklarını söylüyor. Farklı etkinliklere uygun 300 reçete hazırlamışlar....

Özel bir teras

İstanbul’u dünyanın benzeri yerlerinden ayıran önemli özelliklerinin başında insanda bağımlılık yaratan tarihi yarımada ve boğaz manzaralı mekanları gelir. Gümüşsuyu’nda CVK Park Bosphorus Hotel’in teras katında yer alan Izaka Terrace da bu özel yerlerden.



Uzun süre yeme-içme tarzını ve konseptini müşteri böyle istiyor diyerek batıdan doğuya farklı mutfaklara bir arada yer veren restoran bu yaz başından itibaren büyük bir değişime gitti. Türkiye’nin önde gelen şeflerinden Ali Ronay mekânın menü danışmanlığını üstlendi.
Deneyimli mutfak ekibiyle birlikte muhteşem İstanbul manzarasına eşlik edecek geleneksel yemeklerimizi ve mezelerimizi küçük yaratıcı dokunuşlarla yorumladığı yeni bir menü hazırladı.
Benim de haziran ve temmuz ayına özel bu menüyü deneyimleme şansım oldu.
Zeytinyağlı enginar, yaprak sarma, rokalı haydari, üstünde somon havyarıyla servis yaptığı tarama, lakerda, fava, midye dolma, su böreği ve yanında firik pilavıyla kuzu kol, tatlı olarak kazandibi ile lokma lezzetinden sunumuna ‘işte budur’ dedirten tabaklardı.
Uzun bir aradan sonra yeme cesareti bulduğum midye dolma ve tek kişilik kaplarda kızartılmış peynirli otlu su böreği müstesna lezzetteydi. Izaka Terrace, barıyla, DJ performansları ve Türk pop müziğinin ünlü isimlerini ağırladığı performanslarıyla iyi yemeğinin yanı sıra eğlencesiyle de kentin buluşma noktalarından biri olacağa benzer...