Paylaş
Bedeli tahminlerin çok ötesinde ağır oldu. Binlerce bina yıkıldı, henüz kesin sayısını bilemediğimiz sayıda insan enkaz altında kaldı. Acımız gerçekten çok büyük, büyük bir trajedi bu yaşanan. Hiç kuşkum yok olanları, olamayanları, nedenleri sonuçları daha uzun yıllar tartışacağız ve bazı şeyleri hiç unutmayacağız.
Ancak şimdi yapmamız gereken birlik ve beraberlik içinde devlet, sivil toplum ve bireyler olarak deprem mağdurlarına destek vermek, acılarını bir nebze olsun hafifletmek, çaresiz ve yalnız olmadıklarını hissettirmek.
Özellikle de yemek, barınma ve sağlık gibi temel gereksinimlerini sağlamak. Ben bugün sözü kısa sürede organize olup bölgeye giden şeflerimize bırakmak istiyorum.
En ağır koşullarda tüm riskleri göze alarak depremzedelere yardım etmek üzere bir an bile düşünmeden yola çıktılar, ekipler kurdular, özveriyle çalıştılar.
Kadın, erkek, genç, yaşlı birlik oldu, depremzedelere sıcak yemek sundular. Her birine ayrı ayrı müteşekkirim.
Ben kendi adıma hepsiyle gurur duydum. Büyük bir sınavı başarıyla verdiler ve hiç kuşkum yok vermeye devam edecekler. Duygularının yanı sıra gözlemlerini, bundan sonra yapılması gerekenleri anlatmaları çok önemli. Sayfam bundan sonra da onlara ve sektörün diğer temsilcilerine açık olacak...
ALİ RONAY/ ŞEF
İlk günlerden bu yana ‘Acil Gıda Kolektifi’ olarak bölgedeyiz. Hepimizi derinden etkileyen büyük kayıplar verdiğimiz bu depremde beni en çok etkileyen dayanışma ruhunun ön plana çıkması, herkesin ben değil biz demesi oldu. Sahadaki gönüllü mutfak ekipleri tedarikçilerden, lokal üreticilerden temin ettikleri malzemeleri birbirleriyle paylaştılar.
Bu süreçte organizasyon, operasyonları kurgulama ve koordinasyon tecrübeleriyle büyük otellerin executive şefleri bence büyük fark yarattı.
Tüm mutfak çalışanlarımızla ama özellikle de kadın şeflerimizle gurur duyduğumu vurgulamalıyım.
Uyku tulumlarını alıp gelen, her biri bir şeyin ucundan tutan Z kuşağı da sınavlarını başarıyla geçti.
Mutfakta üretilen yemeklerin lojistiğini sağlayan gönüllülerden de Allah razı olsun. Sadece depremzedelerin değil, desteğe gelen World Central Kitchen’dan kurtarma ekiplerine, kolluk kuvvetlerine birçok grubun yemek gereksinimleri de karşılandı.
Ancak bu dönemde çalışanları yardıma gitti diye restoranlarda işten çıkartmalar başladı.
Bu konuda daha hassas olması gerekiyor işverenlerin...
TÜREV ULUDAĞ / ŞEF
Adanalıyım, haber alır almaz annemlerin yanına geldim. Ailemi yaylaya çıkardım, bu arada bir arkadaşım aradı, Osmaniye’nin bir beldesinde bin 100 kişinin yemeği yok dedi. Hemen yola çıktım, ilgilileri arayıp Osmaniye’de yıkılmayan bir Kredi Yurtlar Kurumu Yurdu olup olmadığını sordum. Yurtta bir müdür, idari memur bir güvenlik görevlisi ve bulaşıkçı abla vardı. Mutfağa girip 9 bin kap yemek yaptık sabaha kadar.
Ebru Baybara ile irtibata geçtik, güçlerimizi birleştirdik ve 25 bin kap yemek çıkardık. Sonra Ebru ile birlikte bir sistem kurmaya karar verdik. Operasyonun başına şef Yiğit Mirzeoğlu’nu koyduk.
Biz Maraş’a doğru yola çıktık. Yine bir KYK yurduna gittik. 24 saat içerisinde 100 bin kap yemek çıkardık. Sonra İskenderun’a geçip yine bir KYK yurduna yerleştik. Burada çıkardığımız yemekleri Samandağ, Antakya, Dörtyol, Tarsus, Kırıkhan’a dağıtan bir operasyon kurduk. Bu arada iletişimde olduğumuz bir grup şef arkadaşımızı Adıyaman’daki bir KYK yurduna yerleştirdik. Şu anda 4 yurtta toplam 3 milyon kap yemek dağıtıyoruz.
Bu yurtlara yerleşmemizin nedeni kurduğumuz düzenin sürdürülebilir olması. Gençlik ve Spor Bakanlığı bizden hiçbir desteğini esirgemedi. Sayın Bakan Mehmet Muharrem Kasapoğlu sayesinde yurtlar kullanımımıza açıldı.
Şu an tüm ihtiyaçları sağlayacak ekipmanlar mevcut. İskenderun Hatay arasında moto-kurye hattı kurduk, uzun mesafelere de araçlarla yolluyoruz...
ÖMÜR AKKOR / ARAŞTIRMACI ŞEF
Depremin ikinci gününden itibaren Elbistan’dayız. İstanbul’dan restoran sahibi arkadaşlarım Ömer Seyfi Aktülün, Kermen Kardeşler ve Samet Akbaş’la geldik. Dört gün boyunca enkaz çalışmaları yapan ekiplere destek verdik. Ama bu desteklerimizin sürdürülmesi gerekiyor. Ben bu sırada depremden etkilenmeyen ve riski bulunmayan tek katlı bir dükkân buldum. Sahibi de depremzede olduğu için 3 aylığına kiraladık ilk etapta, Ramazan Bayramı sonuna dek buradayız. Bir de Viyana Kahvesi açtık. Aşağı yukarı üç öğün günde 11 bin kişiye yemek hizmeti veriyoruz.
Restoranı yaparken ve adına ‘Yeniden Hayat’ derken biraz da buranın yeniden hayat bulmasına destek vermeyi amaçladık. Köylülere, tereyağı peynir, süt ve eriştelerinizi satın alacağız, getirin çağrısında bulunduk. Başta satmak istemediler, ‘sadece verelim’ dediler ama onlar da depremzedeydi, bunu yapamazdık.
Şimdi bütün köylerden satın alıyoruz. Birkaç gün önce de dükkanlar açıldı, onlardan da ellerindekileri satın alıyoruz. Pazar açıldı oradan da sebze meyveleri alıp ikram ediyoruz. Biliyorsunuz 27 yıldır Anadolu lokantalarını geziyorum en sevdiğim yerler onlar. Şimdi onların sahipleri de İstanbul’dan, Antep’ten, Urfa’dan gelip birer gün gelip yemek yapacaklar.
ÖMER BOZYAP / ŞEF
Elbistan’a gitmeye karar verdiğimde, aklımda üç madde vardı: Ekipman, malzeme ve enerji kaynağı. Ancak çok daha önemli bir maddeyi gözden kaçırmıştım.
Henüz felaketin ilk günleri olduğu için ciddi bir koordinasyon zafiyeti vardı. Biz, birkaç gönüllü şef, daha önce düşünülmemiş bir fikrin, olmayan kurgusu içinde, yazılmamış bir senaryonun oyunculuğunu üstlenmiş gibiydik. Ne yapımcı ne yönetmen belliydi. Bir WhatsApp grubu içinde dönen yazışmalar ve grup üyelerinin münferit girişimleriyle insanlara yardımcı olabilmek için koşturuyorduk.
Bulunduğumuz yere bir anda TIR dolusu erzak ve ihtiyaç malzemeleri gelmeye başladı.
Şeker Fabrikası koordinasyon merkezi haline geldi.
18-40 yaş arasında onlarca gönüllü, depomuzda Türkiye’nin dört bir yanından gelen milyonlarca liralık malzeme ile baş başa kalmıştık. Birkaç gün sonra, mevcut şartlar altında yapabileceğimiz en ‘iyi’ organizasyonu yaptık.
Elbistan’ın yerlileri Özgür Batmaz, elektrikçi Halit Usta, Hakan Astsubay, diğer komutanlar ile isimlerini sayamayacağım onlarca genç gönüllü ve Tanzanya’dan gelen Burak Büyüksaraç bize destek oldu...
MEHMET YALÇINKAYA / ŞEF
Bizim işimiz yemek yapmak. Afet bölgelerindeki depremzedelerimizi doyurmak, sıcak bir aş sunmak için de hepimiz yollara düştük. Elimizden gelen bu. Aklıselim durmak, olduğumuz yerden yardım etmeye çalışmak çok değerli. MYK ekibinden şef Onur Kutluca ve tüm genç şeflerimizle Kahramanmaraş ve diğer deprem bölgelerinde seyyar mutfakların organize edilmesine ve bölgelerdeki yemek ihtiyacına cevap vermeye, en azından sıcak yemek ihtiyacını bir nebze de olsa karşılamaya çalışıyoruz.
İlgili koordinasyon merkezleri ile bağ kurarak malzeme temini için çalışmak temel insanlık görevimiz.
Bedri Usta sağ olsun en çok ihtiyaç duyulan su desteğini TIR’larla gönderdi. İsmini sayamayacağım kadar çok şefimiz bölgelere dağıldı. Yaraları yine birlikte saracağız.
PINAR TAŞDEMİR / ŞEF
Önümüzdeki günlerde açık olan mutfakların sürekliliği için orada kalan gönüllülerin özellikle hijyen ihtiyaçlarını da karşılamak lazım. Bizim yaşadığımız en büyük problem tuvaletti. Tuvalet daha hasarlı olan yan binadaydı. Olabildiğince az kullanmaya, binaya girmemeye çalıştık.
Malzeme tedariki de önemli. Mutfakların ihtiyaçlarını duyurabilecekler bir platform olsa ve desteklemek isteyenler ihtiyaç listesine göre hareket etse yardımlar daha doğru noktalara ulaşırdı. Ben döndüğümden beri ihtiyaç listelerini gerekli yerlere ulaştırmak için çalışıyorum.
Ortada çok fazla bilgi kirliliği var. Herkes kendine göre yardım ettiği için bir malzemeden çok fazla gelirken, ihtiyaç duyulan başka bir malzemeden hiç bulunamayabiliyor. Çöpe giden ekmek sayısı çok fazlayken sandviç yapacak malzeme az oluyor. Peynir, zeytin, konserve, kavurma gibi yiyecekler göndermek gerekiyor.
Protein ihtiyacı da var, ilk günlerdeki gibi mutfaklar ete rahatça ulaşamıyor.
Bu depremde hepimiz ciddi tecrübe kazandık, önümüzdeki afetler, depremler için daha hazırlıklı olmak adına, belki kurulan bu mutfakların envanteri çıkarılsa ve bu malzemeler depolansa olası bir durumda daha kolay organize olabiliriz, en azından yaşadığımız adaptasyon sürecini daha kısa sürede atlatabiliriz…
ÇİĞDEM ALAGÖK / ŞEF
Depremin 3. gününde Gaziantep’te Sedat Zincirkıran’ın yönlendirdiği pastörize paket yemek destekli 80 bin kişiye kadar dağıtım yapabileceğimiz bir mutfak kurduk.
Gaziantep’i seçmemizdeki neden öncelikle güvenli ve hijyenik koşullarda başta kendi sağlığımızı koruma altına alacak, 10 günden fazla konaklamamızı sağlayabilecek ve yüksek sayılarda hijyenik üretim yapabileceğimiz bir şehirdi. Şef Rafet İnce ile birlikte 35 kişilik pozitif, durumun farkında olan mükemmel şeflerle bir araya geldik ve yola çıktık.
Bölgede Kızılay ile iş birliğimizin yanı sıra kalmış olduğumuz vakfın afet koordinasyon bölümü ve transfer araçları ile toplamda 34 Transporter ve 4X4 araç ile Nur Dağı, İslahiye, Osmaniye, Kırıkhan, Kilis, Pazarcık, Besni ve Narlı’da dağıtım yaptık.
Deprem bölgelerinde güvenli mutfakların tespiti, olmayan noktalara kurulması ve ihtiyacı olan noktalara yemeğin sağlıklı bir şekilde sevk edilmesi 3 günü buluyor. Ama gıda sevkinde hiçbir problemle karşılaşmadık. Büyük firmaların ve iş insanlarının desteği bizim için çok önemliydi.
Biz ekipçe 10 gün boyunca bu operasyonu yönettik, şimdi İstinye üniversitesi Gastronomi Bölümüne bayrağı devrettik ve 2 Mart günü tekrar ekipçe operasyonu devir alacağız. Bizim ön gördüğümüz 6 aylık bir süreç var, bu zaman diliminde gıda yardımlarının kesilmemesi, motivasyonu yüksek gönüllü aşçıların azalmaması gerekiyor...
Paylaş