Dört mevsim Bodrum

Ama nedense dünyaca ünlü bu cazibe merkezinin mevsimi neresinden baksanız en fazla 3-4 ayla sınırlıdır.
Ve o sürede de öyle bir yığılma olur ki, giriş-çıkış trafiğinden uçak seferlerine, konaklamadan yeme-içmeye tüm turizm paydaşlarının işleyişi kaotik hâl alır.
Sanıyorum sürdürülebilir bir turizm, huzurlu, keyifli bir tatil için yazın deniz kıyısı, kışın kar tatili anlayışından biraz olsun vazgeçmemiz gerekiyor.
Böyle olursa oteller, pansiyonlar, lokantalar da sadece birkaç ay hizmet vermekten ve fahiş fiyatlara özür bulmaktan kurtulacak.
Ama bunun için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yerel yönetime, işletmecilerden biz tüketicilere büyük sorumluluk düşüyor. El ele verir, turizm sezonunu en az 10 aya yayabilirsek tüm taraflar mutlu olur ve Bodrum hem yerleşikleri hem de turistleri için daha yaşanır hale gelir...

KItchen Bodrum

Osman Sezener, Türkiye’nin en yaratıcı ve en dinamik şeflerinden.
Urla’da açtığı OD ile bölge gastronomisini bir başka boyuta taşıdı. Yeme-içme tutkunlarının kısa sürede radarına girdi.
Bu süreçte de kalitesinden, yaratıcılığından hiçbir şey kaybetmedi. Yakın çevresinden temin ettiği ya da kendi bahçesinde ürettiği ürünleri kullanmayı, sürdürülebilirliği misyon edindi.
Osman, 1 yıl önce “Bodrum’da Edition Otel’in içinde restoran açıyorum” dediğinde ona karşı çıkanlardan, “Ne gerek var, menü yapıp arada gideceksin, senin başında olduğun gibi olmaz” diyenlerden biri de bendim.
Son 1 yıldır mekân hakkında o kadar çok olumlu şey duydum ki geçen hafta ziyaret ettim.
Sezener, Kitchen Bodrum’da hem kendi tarzını yansıtan, hem içinde yer aldığı tesisin ruhuna hem de günümüz beklentilerine uygun, vejetaryen ve veganlar için de seçenekler sunan fakat öz ve abartısız bir menü tasarlamış.
Haşhaşlı ve mantarlı humus, Bodrum limonlu, Ege otlu mayonez eşliğinde sunduğu levrek tartar, ılık fava kremalı odun fırınından ahtapot, kuru domates ve patlıcanlı isli Çerkez peynirli mantı, keçi peyniri kremalı, gevrek çıtırlı, enginar püreli kum midye ve Antepfıstığı kremalı, kıtır baklava hamurlu dondurma gibi iki kişi paylaşarak deneyimlediğimiz çeşitlerin her biri çok lezzetliydi.
Mutfaktan servise ekip de çok başarılıydı...

Dereköy Lokantası

2 yıl kadar önce açılan ‘Dereköy Lokantası’ kısa sürede Bodrum’un en çok konuşulan ve talep gören restoranları arasına girdi.
Kapısından içeri adım attığınız andan itibaren yalın ve sade dekorasyonu, servis elemanlarının ilgisi ve bilgisiyle özlediğiniz Bodrum’da olduğunuzu hissettiriyor.

Mutfağın başındaki şef Zişan Altınçaba’nın en büyük özelliği, malzemeye gösterdiği saygı ve bölgenin ürünleriyle yöresel mutfaktan beslenirken küçük yaratıcı dokunuşları da göz ardı etmemesi.
Otlu mücver, ballı peynirli börek, ceviz ve susamlı çıtır muhammara ve tahinli köz patlıcan salatası gibi ortaya paylaşımlık seçtiğimiz başlangıç ve ara sıcakların her biri damakta unutulmaz tat bırakan, insanı geri çağıran lezzetteydi...

Anadolu yakasının en yenisi: L’Olivetto 

Açıldıktan kısa bir süre sonra gitme fırsatı bulduğum Anadolu yakasının en yeni İtalyan’ı L’Olivetto çok geniş bir alanda kurulmuş.
Projenin ardında Türkiye’nin ünlü doktorlarından Dr. Koray Erdoğan var. Zaten mekân da Ataşehir’deki kliniğinin giriş katında yer alıyor.
Ancak Koray Bey gıda işine uzak bir isim değil. Dedesi Türkiye’nin ilk konserve fabrikasının kurucusu Rıfat Minare’ymiş. Kendisinin de Gemlik’te zeytinliği varmış ve restoranda sadece kendi üretimleri zeytinler ile zeytinyağlarını kullanıyor.
Mutfağın başında uzun yıllar farklı İtalyan restoranlarında çalışan Şef Arif Tuyuğ var. L’Olivetto açılmadan önce de İtalya’yı baştan sona gezip, farklı restoranlarında çalışmış.

L’Olivetto’nun kapılarını yeni açan birçok restoran gibi menüsü zengin.
Zaman içinde en iyilerine yoğunlaşıp küçüleceklerini tahmin ediyorum.
Ekşi maya ekmekler, pizza ve taze makarnalar başta olmak üzere denediğim çeşitlerin her biri özenle hazırlanmıştı...

SheanaI

Türkbükü’nde yaşayan arkadaşlarımızın önerdiği, “Bir bakalım nasıl bir yermiş” diye uğradığımız, hatta yolu şaşırarak mutfağından giriş yaptığımız denizin yanı başındaki Sheanai de yalınlığı, doğallığı ve verdiği huzurla bizi yıllar öncesinin Bodrum’una götürdü.
Gündüzleri güneşlenme ve denize girme alanı olarak kullanılan iskele terasında kahve, kahvaltı, mekânın sahibi Şenay Hanım’la sohbet derken geçirdiğimiz 3 saatin ardından sanki yıllardır müdavimmişçesine ayrılmamız görülmeye değerdi.

İstanbullu Çerkez kökenli bir çiftçi ailesinin kızı olan Şenay Karalı, 22 yıl önce kalbinin sesini dinleyerek Bodrum’a yerleşmiş. Bir süre farklı mekânlarda çalıştıktan sonra kendine ait, evde konuklarını ağırlar gibi yemek yapacağı küçük bir yer açmaya karar vermiş. 16 yıl içinde de müşterileri arkadaşı, arkadaşları da müşterisine dönüşmüş.
Yılda sadece ocak, şubat olmak üzere 2 ay kapalı olan bu sıcacık mekâna en kısa zamanda yeniden gelip fırında balıklarını, ahtapot buğulamasını, sübye yahnisini, yaprak sarmasını, mantısını denemek istiyorum...

Zeytinlina

Yalıkavak sahilde yürüyüş yaparken tesadüfen keşfettiğimiz, geç bir kahvaltı diye başlayıp erken bir öğle yemeğine dönüştürdüğümüz, hatta ertesi gün tekrar gittiğimiz Zeytinlina da Bodrum’un eski günlerini hatırlatan tam bir lezzet durağı.
Sahipleri eski Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan ve eşi Hülya Saruhan’mış.
İkinci gidişimizde de tesadüfen her sabah bahçedeki çiçekleri sulayan Hülya Hanım’la tanışıp sohbet ettik.
Aileye ait zeytinliğin içindeki Zeytinlina’yı 7 yıl önce açmışlar. Çok beğendiğimiz zeytinlerini ve zeytinyağlarını da kendileri üretiyorlarmış.
Baklava yufkasında patatesli gözlemesi, ızgara köftesi ve patates kızartmasının tadı hâlâ damağımda.
Yıl boyu açık, sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği servisi verdikleri bu sevimli mekânı kışın da gidilecekler listemize aldım.