Paylaş
Doğadan her geçen gün uzaklaşıyoruz.
Dünya nüfusunun yarıdan fazlası şehirlerde yaşıyor.
Bir zamanlar modernleşmenin simgesi gibi görülen betonlaşma çağımızın kabusu haline dönüştü.
Kent insanı artık doğaya hasret yaşamak istemediğini fark etti.
Daha çok park, daha çok yeşil alan istiyoruz.
Elimiz toprağa değsin, yeni sağılmış süt içelim, yoğurdumuzu yapalım, tavuğun altından sabah alınmış taptaze yumurtaları çocuklarımıza yedirelim.
Doğal ürünlere ulaşalım diyoruz.
Ama gelin görün ki küçük bir kasabada ya da köyde yaşamıyorsanız bu isteklerin gerçekleşmesi kolay değil.
Hatta İstanbul, Ankara, İzmir gibi nüfusu milyonları aşmış kentlerde yaşıyorsanız bu arzularınız sömürülmeye açık ve çok riskli.
Günlük diye önünüze gelen yumurtalar, tavuk çiftliklerinden toplanıp sonra samanlı sepetlere yerleştirilmiş olabiliyor.
Ya da “Çocuğum doğal taze süt içsin” diye kapınıza getirilen veya bakkaldan aldığınız kullanılmış pet su şişesindeki süt bakteri yuvasına dönüşebiliyor.
Küçük bir kasabada çiftçilik, bir dönem de büyükbaş hayvancılık yapan bir ailede büyüdüm. Çok şanslıydım.
Çocukluğum boyunca kendi çiftliğimizden gelen ya da komşularımızdan aldığımız günlük sütleri içtim.
Ama o kaynağını bildiğimiz sütleri içmenin bile kuralları vardı. Hayvanın memesinin iyice temizlenip temizlenmediği, sütü sağanın ellerini yıkayıp yıkamadığı çok önemliydi.
Babamın gözetiminde sağılsa bile süt tülbentten süzülür, sonra bir taşım kaynatılırdı.
Hayvanlarımızın olmadığı dönemlerde ise en güvendiğimiz kişinin sütü olsa dahi içine koyup getirdiği bakır güğümün (sonra alüminyum) temiz olup olmadığını bilemediği için annem biraz daha fazla kaynatırdı sütü bize içirmeden ya da yoğurt yapmadan önce.
HİJYEN KOŞULLARI
Çünkü sütün sağılmasından içine konduğu kaba kadar her detay hijyen açısından önemli.
Süt, mikroorganizmalar için en uygun ortamlardan biri ve çok çabuk bozulabiliyor.
Hijyen dışında içine katılan sular, karbonatlar, eklenen nişastalar gibi sahtekarlıkları aklıma getirmek bile istemiyorum.
Dünyaya geldiğimiz andan yaşlılığımıza kadar en önemli besinlerimizden biri olan sütün kaynağından emin değilsek, üretimine güvendiğimiz bir yerden gelmiyorsa açık süt yerine veteriner kontrolünden geçmiş günlük pastörize ya da UHT paket sütleri tercih etmekte yarar var.
Doğal olarak metabolizma ve beslenme üzerine uzman doktorların, gıda mühendislerinin tartışmalarına taraf olmam, konuyu onlar kadar iyi bilmem imkansız.
Benim için önemli olan sütün katkısız olması, önümüze gelene dek her aşamasında doğru koşullarla üretilmesi ve korunması.
Kısacası bugün süt ve süt ürünleri konusunda çok daha şanslıyız.
Hem yapılan bilimsel çalışmalar hem de katkısız, doğal ürünlerin talep edilmesi yiyecek-içecek sektöründe etkisini gösterdi.
Organik ve iyi tarım uygulamalarıyla üretim yapan işletmelerin sayısı günden güne artıyor.
Bugüne dek dolaştığım saygın birçok üretim tesisinde aşamalarını gördüğüm ısıl işlemden geçen UHT ve pastörize sütlerin bana güven verdiğini söyleyebilirim.
Tabii üretim kadar soğuk zincir kurallarına uygun taşınmaları da hayati önemde...
Paylaş