Paylaş
Hayal kırıklığımın nedeni bayram sabahı büyük bir kentin sokaklarının bu denli bomboş olmasını beklemememdi galiba.
Aslında Zennup’a geleceğimi söylediğimde Ömür Akkor’un “Arife akşamı gidin, sonra dört gün kapalıyız” demesinden anlamalıydım! Bursa’da bir turist için zor olsa da güzel bir gelenek var. Bayramın birinci günü hemen hemen tüm restoranlar kapalı. Bazılarıysa bayram süresince.
Kebapçıların AVM içindeki şubeleri açık genellikle. Birini denedik ama sunta gibi bir dönerle hayal kırıklığı oldu.
Biz de biraz kent merkezinin dışına çıktık.
Uludağ, Cumalıkızık ve Mudanya’ya uzanan bir rota çizdik. İlk akşam yemeğimizi de konakladığımız Divan Otel’in lokantasında yedik.
Hem yemekler hem de servis çok iyiydi. Sonra yavaş yavaş bazı kebapçılar kapılarını açmaya başladı.
Bayramın ikinci günü arkadaşım Teoman Hünal’ın önerisiyle Kebapçı Tamer’e gittik. Bir sade döner ve bir İskender yanına manda yoğurdu ve şıra istedik.
Her şey o kadar lezzetli ve kaliteliydi ki “Bu dönerse dün yediğimiz neydi?” demeden edemedik! Zaten birkaç saat sonra birer porsiyon daha yiyecek hale gelmiştik. Tadı hâlâ damağımda...
Akşam yemeği için de Tayyare Sineması’nın yanında Çiçek Izgara’nın ilk şubesini seçtik. Tarihi bir binada güzel bir yer, ancak servis ısmarlanan yemeklerin yarısını unutacak kadar hızlı! Köfteler lezzetli ama sunum daha iyi olabilirdi...
ZENNUP 1844
Ömür Akkor’u uzun yıllardır tanırım. Genç yaşta geleneksel mutfağımıza ilişkin yaptığı araştırmaları, Anadolu’nun dört bir köşesine seyahatlerini, ortaya çıkardığı tarifleri ve yazdığı kitapları hep takip ederim. Ama iki yıl önce Bursa’da iki yatırımcı Şevki Dilmaç ve Cüneyt Aksoy ile birlikte açtığı Zennup 1844’teki yemeklerin bu denli lezzetli olacağını hayal edemezdim.
Akkor, çok başarılı bir konsept yaratmış. Aynı zamanda bir araştırma mutfağı gibi de çalışıyorlar. 600-700 yıl öncesinden günümüze uzanan yemekler var.
Ortaklardan Şevki Dilmaç’ın yaptığı yerli buğdaylı ekşi maya ekmeklerden başlayarak humustan zahter salatasına, etli yaprak sarmasından çıtır patates tavaya, susamlı hellimli mücverden Rize usulü pastırmalı İspir fasulyesine, Samsun baldo pirinç pilavlı Balıkesir kuzu tandırdan Hamsiköy sütlacına tattığımız her yemek muhteşemdi.
78 ili gezip yemeklerini tatmış, basketbol hakemiyken Ömür Akkor’un yanında yemek yapmayı öğrenmiş mutfak şefi Alper Tuğrul Ünlütürk, restoran müdürü Ali Bey ve servis elemanları başta olmak üzere ekip çok başarılı. Belli ki işlerini severek yapıyorlar.
Adını babaannesinin adından ve Mehmet Kamil’in yazdığı ilk yemek kitabının basıldığı yıldan alan Zennup 1844, Türkiye’nin en iyi restoranları arasında. Yakında adını daha fazla duyacağız. Büyükyalı İstanbul’un içinde ilk kez bir şubesi açılıyor...
KAYHAN KÖFTECİSİ
Ceyhun ve Orçun Yaman kardeşler dede yadigarı olan
geleneği Eker Meydanı’nda 6 yıl önce açtıkları Kayhan Köftecisi’nde sürdürüyorlar.
Bursa’nın meşhur pideli köftesini ve kasap köftesi başta olmak üzere et ve köfte çeşitlerini yaparak 10 masa,
iki-üç çalışanla başladıkları mekân tutunca yandaki dükkânı da alarak büyümüşler. Şimdi 30 kişilik bir ekipleri var ve 40 masalı modern bir köfteciye dönüşmüşler.
İlk Kayhan Çarşısı’nda yapıldığı için Kayhan köfte denilen İskender soslu pideli köfte, kasap köfte, Balkan köfte ve dana kaburga başta olmak üzere tattığımız tüm çeşitler çok lezzetliydi.
Servis, sunum, fiyat, kalite dengesini tutturmuş bir yer. Dilerim bir Bursa klasiği olur, uzun yıllar yollarına devam ederler.
DÜNYA MİRASI CUMALIKIZIK
Uludağ’ın yamaçlarında Değirmenlikızık, Fidyekızık, Hamamlıkızık, Derekızık ve Cumalıkızık diye sıralanan beşi bir yerde Kızıklar’ın her biri adını bir Oğuz boyu olan Kızık’tan almış.
700 yıllık bir geçmişe sahip Kızık’lar bölgesi kültürel ve mimari özelliklerinin yanı sıra ormanları, kaynak suları, kestanesi, böğürtleni, kirazı, ahududusu ve ceviziyle de ünlü.
Bugün Yıldırım ilçesine bağlı bir mahalle olan Cumalıkızık, 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmış. Tarihi hamamı, camisi, dar sokakları, evleri görülmeye değer.
Tarihi binaların bir bölümü 2007’den bu yana Bursa Valiliği tarafından restore edilmeye devam ediyormuş. Bu günlerde giderseniz böğürtlen ve çilek almayı ihmal etmeyin...
Bir yıldız doğuyor
Doğuş Grubu’nun kurucu desteğiyle 15 yıldır devam eden Bodrum Müzik Festivali, perşembe akşamı dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın genç şef adayı Nil Venditti yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası’yla verdiği konserle başladı.
Bu yılın onur ödülü de başlangıcından bu yana festivale büyük destek veren ve Bodrum’un uluslararası müzik çevrelerince tanınmasına büyük katkıları olan Fazıl Say’a verildi.
Konserde Ludwig van Beethoven’ın piyano konçertosunu yorumlayan Say’ın performansı her zamanki gibi mükemmeldi.
Ancak açılış gecesinin bir diğer yıldızlaşan ismi de genç şef Nil Venditti oldu.
İtalyan bir baba ile Türk bir annenin çocuğu olarak İtalya’da doğup büyüyen; henüz 25 yaşında olan Venditti, Zürih’te müzik eğitimi alıyormuş.
Hatta konserin ertesi günü mezuniyet sınavına girmek üzere Zürih’e döndü.
Nil’i keşfeden, Türk izleyicisi ile buluşturansa Fazıl Say.
Birkaç yıl önce Say, Zürih’te vereceği konser sırasında bir sayfa çeviriciye ihtiyaç duyar.
Henüz öğrenci olan ve etkinlikte asistan şeflik yapan Nil bu görevi üstlenir.
Nil’in farklı biri olduğunu anlayan Say, onu Bodrum Müzik Festivali’nin sanat yönetmeni olan Tuğçe Tez’le tanıştırır.
Eminim konseri izleyen ve Nil’i ayakta alkışlayan 4 bin kişi de benimle aynı fikirdeydi.
Yıldız bir şef doğuyor. Nil Venditti adını daha çok duyacağız.
Bu akşam da Bilkent Senfoni Orkestrası’nın İbrahim Yazıcı yönetiminde ünlü viyolonsel sanatçısı Pablo Ferrandez’e eşlik edeceği konserde Fazıl Say’ın Umut Senfonisi Türkiye’de ilk kez seslendirilecek.
Festival yarın sona eriyor.
Paylaş