Paylaş
Fransız kamu oyu ve medyasında da darbeden sonra yapılan yorumlarda Türkiye’de artık siyasi mücadelenin eskisi gibi ‘Laikler ve İslamcılar’ arasında değil ‘Milliyetçiler ve İslamcılar’ arasında olacağı vurgulanırken “Bu Kemalizm’in sonu mu olacak?” soruları soruldu.
Türkiye’ye bu önyargı neden?
Fransız basını Radyo ve Televizyonları ilk gün verdikleri haberlerde genel olarak Türk halkının darbecilere karşı koymasını verirken ‘Darbeyi Türk halkı, siyasiler ve medya önledi ancak korkulan bu zaferin iktidar tarafından otoriterliğe sürüklenmeyi beraberinde getireceğidir. Günlerdir halk sokaklarda sabahlara kadar darbecilere karşı koymanın sarhoşluğuyla demokrasi zaferini kutlarken hükümet 3 ay süreyle olağanüstü hal kararı aldı. Böylece Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni de askıya almış oldu. Hemen ardından insan hakları ve özgürlüklerin kısıtlanması, keyfi tutuklamalar, askerler, yargıçlar, akademisyenler, polis memurları ve gazeteciler arasında Türkiye'de sonu gelmeyen bir tasfiye başladı’ yorumunu yaptılar. Maalesef Türkiye aleyhindeki yorumlar sadece Fransa’da değil hemen hemen bütün batı medyası ve kurumlarından da gelmeye devam ediyor.
Tabii insan bunları duyunca ‘Daha dün bir bugün iki Türkiye’ye bu önyargı neden?’ diye sormadan edemiyor. Üstelik bu yorumu yapanlar, Fransa’nın Kasım 2015'te 130 kişinin hayatını kaybettiği IŞİD saldırıları nedeniyle yasada en fazla 12 gün sürmesi gereken olağanüstü hali 2 kez 3 er ay, birkaç gün öncede 14 Temmuz Fransa Ulusal Günü kutlamalarında Nice’te 84 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısından sonra 6 ay daha uzattığını unutuyorlar.
Sadece Türkiye değil Fransa ve bir çok ülke insan haklarını askıya aldı
Yorumlarda ‘Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni de askıya almış oldu’ deniyor. Peki Fransa askıya almadı mı?. Ondan kimse bahsetmiyor tabii. Bu konuda ne medya nede siyasiler tek bir kelime etmiyor, yani Fransız halkını bilgilendirmiyor ama Türkiye bunu yapınca radyo, televizyon, gazete ve ünlü yorumcular bunu öne çıkarıyor. Bu çifte standart değil de nedir?.
Türkiye olağanüstü hal kararını aldıktan sonra üyesi olduğu Avrupa Konseyine başvurduğunu ve Anayasal hakkını kullanarak İnsan Hakları Sözleşmesinin konuyla ilgili 15.ci maddesini askıya aldığını bildirdi. Aslında bunu Fransa yaptığı gibi daha önce Ukrayna ve Avrupa Konseyi üyesi 8 ülke aynı yönteme başvurdu. Fakat nedense Türkiye bunu yapınca hemen üzerine atlanıp haber öne çıkarıldı.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri: Türkiye gibi Fransa’da askıya aldı
Allahtan, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland üye ülkelerin olağan dışı durumlarda halkın güvenliğini sağlamaya yönelik adımlar atabileceklerini belirterek Türkiye’nin konseyi bu konuda bilgilendirdiğini açıkladı. Jagland“15. madde “Taraf devletlerin hükümetlerine, istisnai koşullarda sözleşme kapsamındaki belirli hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüklerini geçici, kısıtlı ve denetimli bir şekilde askıya alma imkanı sunuyor. Paris saldırılarından sonra Fransa, ülkenin doğusundaki gelişmeler sonrasında da Ukrayna, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni askıya almışlardı” dedi. Demek ki neymiş Fransa’da aynı şekilde olağan üstü hal ilan ederken Avrupa Konseyine insan hakları sözleşmesini askıya aldığını bildirmiş ama nedense Fransız medyası bunu görmemiş ya da küçücük gördüğü için halkın bilgisi olmamış. Tanıdığım bir çok Fransız arkadaşıma bunu sorduğumda haberlerinin olmadığını söyleyip şaşırdılar. Bunların arasında kamu kurumlarında çalışanlarda vardı.
Cumhurbaşkanı öldürülmek istenmiş, meclis bombalanmış
Türkiye’de kanlı bir darbe girişimi olmuş, ülkenin Cumhurbaşkanı tatil için gittiği yerde hava saldırısı ve komandolar vasıtasıyla öldürülmek istenmiş. Hayatı dakikalarla izah edilen bir sürede kurtulmuş. Milletin Meclisi kendi savaş uçakları ile bombalanmış. Emniyet Genel Müdürlüğü Binası, Özel Harekat Polisi ve Milli İstihbarat Teşkilatı binalarına saldırı helikopterleriyle ateş edilmiş, bomba atılmış. Genel Kurmay Başkanı ve Generaller kaçırılmış, Boğaziçi köprüsünde ve çeşitli yerlerde sivil halka ateş açılmış 246 kişi öldürülmüş, Tanklarla ezilmiş. Darbeciler CNN Türk, Kanal-D ve Hürriyet Gazetesine baskın yapmış ve üstelik dakika dakikasına hem Türk hem de dünya televizyonlarından canlı yayınlanmış.
Bütün bunlar olmuşken nedir bu Türkiye aleyhtarlığı? Türk hükümetinin icraatlarını eleştirebilirsiniz basın özgürlüğü, insan hakları ihlalleri varsa istediğinizi yazabilirsiniz. Cumhurbaşkanını, açıklamalarını, tutumunu beğenmeyebilirsiniz ama biraz insaf. Neredeyse bir haftadır başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere sabahlara kadar Türkiye’nin bütün şehirlerinin meydanlarında sabahlayan halka saygınız olsun.
Sadece bir örnek. Türkiye’nin Olağanüstü hal uygulamasından sonra atılan “Türkiye: Başbakan yardımcısı ülkesinin Avrupa İnsan hakları sözleşmesini askıya aldı” Tweet’i üzerine Huffington Post gazetesi Yazı İşleri Müdürü Anne Sanclair’in attığı tweet’e bakın.
Voilà qui sera applaudi chez nous!mais, 1) la Turquie: pas modèle démocratique, 2) ça n'empêche pas les attentats!
O gün Fransa Ulusal Meclisinde 6 ay süreyle uzatılan Olağanüstü hale gönderme yaparak ne diyor Sanclair? İşte bizde alkışlanacak! ama bu saldırıların olmasını önleyemeyecek. Türkiye: Demokratik bir model değil.
Şimdi ne diyeceksiniz? Sanclair Fransa’nın önemli gazetecilerinden. Daha önce yıllarca Fransa televizyonu birinci kanalı TF1’de çok izlenen ‘7 sur 7’ adlı programla büyük takdir toplamış bir gazeteci. Dediğim gibi bu sadece küçük bir örnek. Mesela Liberation Gazetesi bugünkü sayısında (24.07.2016) aralarında Etienne Balibar, Yanis Varoufakis, Judith Butler, Hamit Bozarslan ve Barbara Spinelli gibi genel olarak Avrupalı 100'e yakın Üniversiteli bilim adamı ve akademisyen'in Türkiye'den sorumlu Avrupa Birliği yetkililerine gönderdikleri açık mektupta Türk hükümetine demokratik ilkelere en hızlı şekilde dönmek için girişim yapmalarını istediklerini yazarak mektubun tam metnini ve imzalayanları yayınlandı. Bu ve buna benzer haberleri yazmaya kalksam sayfalara sığmaz.
Türkiye’deki darbe girişimi Fransa’da olsaydı
Hal böyle olunca ve Türkiye aleyhinde yorumların sonu gelmeyince Paris’te yılardır tanıdığım işadamı arkadaşlarımdan Ahmet Oğraş’ın bu haksızlığa tepesi atmış ve “Türkiye’deki darbe girişimi Fransa’da olsaydı ne olurdu?” diye sorup olayları Fransa’da olmuş gibi Facebook sayfasında Fransızcadan aşağıda tercümesini yaptığım şekliyle uyarlamış.
Okuyalım
Herkesin olayları anlayabilmesi için Türkiye'deki darbe girişiminin Fransa'da olduğunu farz edelim. Yani kısaca
- Rafale Savaş bombardıman uçakları milletvekilleri içerde darbeye karşı açıklama yaparken Fransa Ulusal Meclisini bombalasa,
- Özel Kuvvetler savaş helikopterleri ile Cumhurbaşkanı Hollande'ın 15 dakika önce ayrıldığı Cote d'Azur'de tatil yaptığı otele saldırsa,
- Cumhurbaşkanı Hollande bulunduğu yerin belli olmaması için Face time vasıtasıyla BFM TV'ye konuşup halkı sokaklara çıkarak darbeye karşı direnmeye çağırsa,
- Cumhurbaşkanlığı uçağı (Cotam Birliği) Rafale savaş bombardıman uçaklarıyla taciz için takip edilse,
- Askerler devlet televizyon kanalına (France Télévision), özel kanal (BFM TV ya da İ-Tele) ya da Le Monde veya Le Figaro gazetesine baskın düzenleyip kontrolü ele alırsa,
- Genel Kurmay Başkanı kendi subayları tarafından rehin tutularak darbeye destek açıklaması yapmak üzere işkence ile konuşturulmak istense,
- Tanklar Champs-Elysées Bulvarını kapatıp sivil vatandaşlar üzerine ateş açsa ,
- Rafale Savaş bombardıman uçakları Cumhurbaşkanlığı Sarayı Elysée'yi, İstihbarat Servisleri binalarını (Dış Güvenlik Genel Müdürlüğü -DGSE ve iç Güvenlik Genel Müdürlüğü - DGSI), Özel Kuvvetler Polis Merkezlerini (Araştırma, Yardım, Müdahale ve Caydırıcılık görevi yapan Fransa Ulusal Elit Polis Birimi - RAID, Ulusal Polis Müdahale Gücü - GIPN), Silahlı Kuvvetler Özel Komuta binasını (Özel askeri Operasyonlar komutanlığı- COS) bombalasa,
-Savaş bombardıman uçakları Rafale ve savaş helikopterleri sivil halkın üzerine ateş açsa ne olurdu?.
Evet gerçekten ne olurdu?
Herkes gibi bende merak ediyorum ve diyorum ki.
Türkiye Avrupa Konseyi, Avrupa İşbirliği ve Güvenlik Teşkilatı- AGİT, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü-OECD ve Kuzey Atlantik İttifakı- NATO üyesi bir ülke olduğuna göre bu ülkelerin liderleri veya üst düzey temsilcilerinin Paris’teki terör saldırısından sonra yaptıkları gibi ortak bir kararla Ankara’ya gelip birlik gösterisi yapmaları gerekmez mi? Sadece soruyorum…
. . .
Oğraş’ın Facebook’ta yayınladığı Fransızca metin
Pour que tout le monde puisse comprendre transposons les faits.
Si la tentative de coup d'Etat en Turquie avait eu lieu en France, succinctement :
- Des avions Rafale bombardent l'Assemblée nationale alors que des députés à l'intérieur font des déclarations contre le coup
- Des hélicoptères avec des forces spéciales attaquent l'hôtel dans lequel le Président Hollande faisait ses vacances en Côte d'Azur, et qu'il a quitté 15 minutes plus tôt
- Le Président Hollande, ne pouvant rendre publique sa position, fait une déclaration via FaceTime sur BFM et appelle les français à résister dans les rues
- L'avion présidentiel (Cotam Unité) est pourchassé par des avions Rafale
- Des soldats attaquent et prennent le contrôle de chaines de télévision publiques (France Télévision) et privées (BFM/i-Télé) ou le quotidien Le Monde et Le Figaro
- Le Chef d'État-Major des armées est pris en otage et torturé par ses officiers pour qu'il fasse une déclaration de soutien au coup
- Des chars ferment les Champs-Elysées et tirent sur les civils
- Des avions Rafale bombardent le Palais présidentiel de l'Elysée, les services de renseignement (DGSE et DGSI), le commandement des forces spéciales de Police (RAID, GIPN...), le commandement des forces spéciales des armées (COS)
- Des hélicoptères et avions Rafale tirent sur les civils
. . .
melveren@hurriyet.com.tr
Paylaş