Paylaş
Hollywood’da ilk başrolü oynayan Türk, Turhan Bey’di çünkü. (Gerçek adı Turhan Gilbert Selahattin Sahultavy.) Yine aynı yazıda Turhan Bey’in Mahmud Mustafa Gürcüzade Sahultvay adında bir Türk diplomatın oğlu olarak 1922’de Viyana’da doğduğunu ve 1940’larda “The Amazing Mr. X”, “Arabian Nights” gibi bazı Hollywood yapımlarında başrol oynadığını belirtip, hâlâ hayatta olduğundan bahsetmiştim.
Piyasaya yeni çıkan NTV Tarih dergisi, ilk sayısında Turhan Bey’i bulup merakımızı giderdi.
Okşan Svastics, Turhan Bey’le Viyana’da konuşmuş. Fotoğrafta da gördüğünüz gibi 87’lik yaşayan efsane çakı gibi ayakta. Fotoğrafçılık sanatına merak salmış, arada da Salzburg Kukla Tiyatrosu’nda oyun yönetiyormuş.
Yalnız bu röportaj biraz hayal kırıklığı yarattı bende. Birincisi çok kısaydı, ikincisi ise Turhan Bey’in Türk kökenlerine fazla inilmemişti.
Belki de Turhan Bey’in Türkiye’ye dair fazla anısı yoktu...
Çocukken İstanbul’a çok sık geldiğini belirten Turhan Bey’in tanıdığı Türkler’in sayısı da çok azmış: Nazım Kalkavan, Ali İpar, Turgut Demirağ ve kendisinin Türk olduğunu öğrenip tanışmak isteyen sinema meraklısı üniversite öğrencileri...
Okşan Svastics röportajını şu satırlarla noktalamış: “Zarif, neşeli bir centilmen, müzmin bir bekâr Turhan Bey... Ve not düşmeden geçmemeli; ses tonu müthiş!”
Bu karizmatik centilmeni daha geniş röportajlarda keşfetmeye devam edelim derim.
İşte Atatürk’ün son koruması
NTV Tarih’le devam etmek istiyorum, çünkü yaşayan bir tarihle daha konuşma fırsatı bulmuşlar: 1935’ten ölümüne kadar Atatürk’ün yakın korumalığını yapan 99 yaşındaki Kadri Tezcan...
Kadri Bey de ilerlemiş yaşına rağmen maşallah çakı gibi, hâlâ vücut geliştirmeye devam ediyormuş.
Tezcan, Atatürk’ten şöyle bahsediyor: “Biz çekingendik, o bizim aramıza girip muhabbet etmeye çalışırdı... Halkın arasına karışmak isterdi. Bir keresinde bizi atlatıp soluğu Beyoğlu’nda almıştı. Fakir ve aciz babasıydı, sık sık arabasını durdurur, halkın dertlerini dinlerdi.”
Emekli Polis Teşkilatı, Tezcan Bey’den anılarını yazmasını istemiş ama o “Ben onu anlatmakta yetersiz kalırım. O kelimelere sığmayacak kadar yüce” demiş.
Keşke yazsa ya da yazmaya ikna edilse...
Dile kolay, Atatürk’ün son üç yılını gölge gibi takip etmiş bir insandan bahsediyoruz. Kim bilir Tezcan Bey’de ne anılar saklı... Aslında Tezcan Bey’e fazla da kızmıyorum. Ona gelene kadar tarihimize yön vermiş kaç devlet adamı anılarını yazdı ki...
Altıoklar uzman mı
Ne zamandır yazacaktım, kısmet bugüneymiş. Mustafa Altıoklar, sinema duayeni takılmaya başladı. Tamam, berbat film çekip çok iyi film analizi yapabilirsiniz ama insanları eleştirirken önce dönüp yaptığınız işlere bakmalısınız.
Altıoklar, A.R.O.G ve Recep İvedik için “Sanatla alakası olmayan, aptal saptal filmler. Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar iki saçma film yaptı, siz de bu filmlere gidip güldünüz. Siz gülerken onlar da kasalarını doldurdu” demiş...
Gören de Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan konuşuyor sanacak! Altıoklar’ın hangi yapıtı ‘sanatsal’ sıfatını hak ediyor? Hepsi piyasa işiydi...
Hadi bunu geçtim. A.R.O.G ‘aptal, saptal’ da Asansör, Banyo, Beyza’nın Kadınları gibi fiyaskolar çok mu akıllı, çok mu sinema şaheseri? Kasaları doldurma eleştirisine ise hiç girmiyorum.
Paylaş