Önceki gün Nehir Erdoğan’ın "Röportaj" adlı oyunuyla eylül ayında ilk kez tiyatro sahnesinde olacağını okudum.
Haberde, bir Hollywood yıldızı ile röportaj yapan politika muhabirinin diyaloglarını konu alan tiyatro oyununda Erdoğan’a Altan Gördüm’ün eşlik edeceği yazıyor.
Haberi yapan arkadaş galiba bu oyunun Steve Buscemi’nin yönetip, başrolü Sienna Miller ile paylaştığı, geçtiğimiz yıl gösterimde olan "Interview" (Röportaj anlamına geliyor ama film Görüşme adıyla gösterime girdi) filminden uyarlandığını belirtmeyi unutmuş. Çünkü hem konu hem de karakterler aynı.
Eğer haberi yapan arkadaşa bu oyunun bir uyarlama olduğu belirtilmemişse, o zaman ortada bir sorun var demektir.
Son bir not: Eğer bu oyun "Interview" filminden uyarlandıysa, büyük yankı uyandıracaktır. Çünkü "Interview", Hollandalı yönetmen Theo van Gogh’un aynı adlı filminin yeniden çevrimidir.
Theo van Gogh kimdir? 2 Kasım 2004 tarihinde Amsterdam’daki Dam Meydanı’nda bıçaklanarak öldürülen ve cesedinin yanına da Kuran’dan ayetler içeren iki kağıt parçası bırakılan sıra dışı yönetmendir.
Aynı zamanda yazar olan Theo van Gogh, özellikle 11 Eylül sonrası İslam kültürüne yönelik kışkırtıcı eleştirilere imza atmıştı.
Hasan Bey coşmuş
EURO 2008’de yarı finale çıkan A Milliler bizlere büyük bir mutluluk yaşattılar yaşatmasına da adam başı 450 bin euro prim fazla olmadı mı? Kupayı kazanan İspanyollar bile 214 bin euro aldı. Üstelik İspanyollar’ın sponsor gelirleri Türkiye’den iki-üç misli fazla.
Benim asıl merak ettiğim, Türkiye kupayı kazansaydı prim ne olacaktı?
Fatih Terim’in Meclis’te bile tartışılan maaşına yüzde 100 zam yapan Hasan Doğan belki de 1 milyon euro’yu gözden çıkaracaktı.
Ben futbolcuların ille de "450 bin euro isteriz" diye soyunma odasında tempo tuttuklarına inanmıyorum. Ne de olsa Fatih Terim gibi fazla milliyetçiler! Muhtemelen Hasan Bey, tribünde gol sonrası (Cumhurbaşkanını bile unutup, uçarak eşine sarıldığı pozisyon) yaşadığı coşkunun bir benzerini soyunma odasında da yaşayıp gönlünden ne koparsa verdi!
Nedense federasyon başkanları prim konusunda acayip bonkörler. Bu coşkuyu vakti zamanında Haluk Ulusoy da çok yaşadı. Ancak kaş yapayım derken göz çıkıyor.
Türkiye’nin şartları belli, bir yandan kenelerle boğuşuyoruz bir yandan enflasyonla. Bu tür abartılı primler toplumda milli takıma karşı bir ruh soğuması yaşatıyor.
Tıpkı yurtdışında göstermelik 7-8 ay top koşturup, vatani görevini 28 gün yapmak gibi.
Türüt beni dövsene
İsmail Türüt yine coşmuş, "Ortadoğu" adlı klibi televizyonlarda yayınlanmadığı için gazetecilere kükremiş: "Ben bu şarkıyı üç sene önce yazdım ve söyledim. O zaman 7 bin YTL vererek klip de çektim ama hiçbir televizyon kanalı yayınlamadı. Bu ülkenin insanlarının yüzde 99’u benim gibi düşünüyor. Şerefsiz gazeteciler var ya problem onlarla. Bir gün gazeteci döveceğim ama kötü döveceğim. Bunların teke tek kafalarını kırarım".
Sayın Türüt, hodri meydan! Plan yapma, harekete geç. Buyur gel beni döv. Ama baştan konuşalım, teke tek kapışacağız, öyle kafile halinde gelmek yok...
Bu ülkede İsmail Türüt haberlerine niye ambargo konmuyor anlamış değilim. Hrant Dink’in katillerini öven şarkı yaptığı iddiasıyla gündeme gelen, mafya babalarına övgüler düzen bu arkadaş, meydanı boş bulduğu her yerde ırkçı açıklamalar yapıyor, kendince komplo teorileri üretip gazetecileri vatan haini ilan ediyor, hatta ’kafa kırma’ tehdidinde bulunuyor. İşin kötüsü basına yansıyan bu açıklamalarla palazlanıp, kendine yandaş buluyor.
Irkçı açıklamalar bütün demokratik ülkelerdeki medya kuruluşlarında ambargo yer. Türüt’ün açıklamaları birer absürd komedi harikası olsa da basında yer almamalı.