Kıraç’ın bilinç akımı

“Hadise’nin birinciliği kültürel ilerleme olmaz...

Haberin Devamı

Eurovision önemli olsa, İngilizler George Michael’ı (Adam müziği bıraktı bu arada) gönderirdi. Sanat müziği halkın müziği değil, rap ise müzik değildir. Nobel önemsiz, Eurovision gereksiz, Grammy’den haberim yok, kim veriyor?”

13 soruluk bir röportaj çerçevesinde daldan dala atlayıp bu kadar absürd açıklamayı kim yapabilir bu ülkede?

Yok, Nihat Doğan değil... Evet, ikinci tahmininiz doğru. Polemik canavarı Kıraç, yeni çıkardığı türkü albümü şerefine fikir patlamalarını dile getirmiş.

Edebiyatta ‘stream of consciousness’ (bilinç akışı) diye bir anlatım tekniği vardır. Yazar kahramanının kafasından geçenleri düzensiz bir şekilde, çağrışımlarla anlatır. Geçmişle şimdiki zaman, hayal ile gerçek birbirine girer. Çok zor bir stildir, Virginia Woolf, James Joyce gibi dehaların işidir bu tür metinler kaleme almak. İlginçtir, Kıraç’ın röportajlarında da ‘bilinç akışı’ tekniği seziyorum.

Tabii ‘Cin Ali’ modunda, çok basit gidip gelmeler bunlar.

Basit ama hakikaten Kıraç’ta bir ‘bilinç akışı’ tekniği var. Başta bahsettiğim Nobel, Eurovision, Grammy arasında gidip gelen açıklamaların dışında Kıraç geçmişle gelecek arasında da yolculuğa çıkıyor. Osmanlı Sarayı’ndaki sanat müziği anlayışının halktan kopukluğundan bahsediyor, sonra da her şeyi Anadolu rock müziği geyiğine bağlıyor ve üstüne üstlük evliliğini, aşkın çok tehlikeli anlarını da 13 soruluk röportajın arasına sıkıştırıyor.

Kıraç’ın çarşamba günü HaberTürk’te yayınlanan röportajının bir edebi metin olarak analiz edilmesinde fayda var diyorum. 

Aragones’in cinsel uzvu ve Avrupa Birliği

Haberin Devamı

Evet, yanlış okumadınız, eğer söz konusu program Telegol ise her şey olabilir... Ahmet Çakar son programda yine coştu ama ne coşmak! Aragones’in Bursaspor maçı sonrası düzenlediği basın toplantısında masa altında bacaklarını kaşımasını tartışmaya açtı. Programda geçen konuşmaları aynen aktarıyorum.

Ahmet Çakar: Bir dakika tekrar oynatır mısın? Aldığım antibiyotiğin etkisiyle ben mi yanlış gördüm? (Görüntü geliyor) Aragones cinsel uzvunu veya o mahiyette başka yerlerini, muhtemelen kaşımak veya sürtmek suretiyle basın toplantısı yapıyor. Bu adam Fenerbahçe teknik direktörü, bu adam Avrupa Birliği üyesi İspanya’nın milli takım eski teknik direktörü. Gökmen Özdenak: Adam zar tutuyor abi.
A.Ç.: Bunu var ya, kahvehanelerde falan kurnazlar yapar. Veyahut da çorabının içinde sigara taşıyan yancılar vardır... Gülmeyin kardeşim! Cinsel uzvu veya civarındaki bir organı kaşımak, okşamak veya arası bir iş yapıyor adam.
Serhat Ulueren: Hocam ayağını kaşıyor. Normal denebilir.
A.Ç: O zaman çok afedersiniz; kıçınızı da kaşıyın!
Sinan Engin: Yok hocam dizini kaşıyor adam.
A.Ç.: Allah aşkına bu normal bir hareket mi? Bunu yaparsan ya saygısızsın ya da bunaksın. Bu hareketi yapan kişinin beyni kontrol eden otokontrol sistemi ortadan kalkmıştır.
G.Ö: Ya Ziya (Şengül) abi, Aragones tavla biliyor mu?
S.U: Ama hocam bu 71 yaşına gelmiş bir kişi. Birtakım rahatsızlıkları olabilir.
A.Ç: Kardeşim bu adam Fenerbahçe’nin teknik direktörü...

Tamam, programda dönen geyik harbiden komik, Aragones masa altında bacağını ya da kasığını kaşıyor ama Ahmet Hoca da her zamanki gibi abartıyor.

Hadi ben de abartayım! RTÜK bir-iki ay önce, ekrandaki bu tür erkek muhabbetlerini dokuz kusurlu hareket ilan etmemiş miydi?

Bu arada umarım Ahmet Hoca’nın verdiği ara gazla Aragones de Pascal Nouma gibi gönderilmez.

Çok duyarlıyız ya bu konularda!

Haberin Devamı

Berrak sevişiyor

Zeki Demirkubuz, “Kıskanmak” filminin çekimlerini tamamladı, kaba montajı da bitmek üzere. Nahit Sırrı Örik’in 1946’da yazdığı aynı adlı romandan senaryolaştırılan film, önümüzdeki sezonun en çok merak edilen yapımlarından birisi.

Beklenti çok büyük. Birçok sinema yazarı Demirkubuz’dan festivallerde ödül alacak “Üç Maymun” gücünde bir film bekliyor.  Usta yönetmen, filmini “Çirkin olmanın nasıl bir şey olduğu üzerine çok kafa patlattım. Gündelik hayatta hiç fark etmediğimiz, adam yerine bile koymayacağımız bir insanın, sıradan hatta çirkin bir kadının, hatta kurumuş bir kadının dünyasında neler olabileceğini, hatta bir gün fırsatını bulunca ne gibi trajedilere yol açabileceğini çok merak ettim. Zaten romanı çekmeye karar verince diğer her şeyi unuttum, tamamen buna odaklandım” sözleriyle özetliyor.

Galiba Demirkubuz izleyicisini yine bilinçaltının dehlizlerinde sarsıcı bir yolculuğa çıkaracak. 

Filmde, Serhat Tutumluer ve Berrak Tüzünataç başrolleri paylaşıyor.

Berrak’ın filmde tartışma yaratacak bir sevişme sahnesi var. Berrak’ın bu sahnede çok cesur oynadığı konuşuluyor. Oynamak da zorundaydı çünkü Demirkubuz’un filminde yer alması onun için büyük şans.

Tabii bir de madalyonun diğer yüzü var. Nadir röportaj veren Demirkubuz, hiç istemese de filmi vizyona girdiğinde magazin basınının ilgi odağı olacak. 

Yazarın Tüm Yazıları