Geçtiğimiz ay New York Times yazarı Dave Itzkoff’ın Adam Sandler’ın yeni filmi "You Don’t Mess With the Zohan" hakkında kaleme aldığı makaleye arka sayfamızda yer vermiştik.
Sandler’ın ABD’de kuaför mesleğine başlayarak hayatında yeni bir sayfa açmaya çalışan eski bir MOSSAD ajanını oynadığı filmde, terör sorununa rağmen İsrail ve Arap halklarının dostça yaşayabilecekleri vurgulanıyordu.
Itzkoff makalesine, Sandler’ın Yahudi asıllı olduğu için başta filmde oynamak istemeyen, çocukluğu Arap-İsrail savaşları arasında geçmiş Mısırlı oyuncu Ahmed Rehab’ın "Esprilerin yüzde 70’ni Yahudiler yapıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse uzun zamandır yüzde 30’u elde edememiştik. Her zaman yüzde 0’la yetinmiştik. Araplar için yüzde 30’luk espri oranı harika" sözleriyle noktayı koymuştu.
İlginçtir yine Yahudi asıllı bir oyuncu olan Sacha Baron Cohen, nam-ı diğer Borat da çekimlerine yeni başladığı filminde Arap-İsrail sorununa el atıyor. Hem de ne el atmak!
Anlatacaklarım kurmaca değil, gerçek: Cohen, 12 yıl MOSSAD ajanlığı yapmış Yossi Alpher ve terör gruplarını yakından tanıyan bir Filistinli genci belgesel çekeceğim diye kandırıyor. Bruno adında eşcinsel bir rock yıldızı kimliğine bürünüp konuklarıyla röportaj yapan Cohen, Arap-İsrail sorunu Brad Pitt’in eski (Jennifer Aniston) ve yeni (Angelina Jolie) sevgililerinin arasındaki dalaşmaya benzetip "Sizin çatışmanız o kadar kötü değil. Jennifer-Angelina daha beter" diyor. Hızını alamıyor konuklarına Hamas ile humus (bildiğiniz nohuttan yapılan meze) arasındaki farkı sorup delirtiyor. Sonra da "Niye sorununuzu kafa kafaya verip çözmüyorsunuz" diyor. Finalde ise röportajda bir sorun olduğunu fark edip kaçmaya çalışan MOSSAD ajanı Alpher ile Filistinliyi el sıkıştırıyor. Alpher’in röportaj sonrası yaptığı açıklama da ilginç: Röportaj bir an önce bitsin diye zoraki el sıkıştık. Cohen bizim trajik ve acılı çatışmamızı en alaycı ve yanıltıcı biçimde sömürdü."
Cohen’in anlatım dili her ne kadar anarşist olsa da her iki filminde tavrı ortak: Yıllar süren bu çatışma ’bitsin’ dileğinde bulunuyor.
Itzkoff, makalesinde büyük insanlık trajedilerinin yaşandığı İsrail-Arap sorununun ’mizahı yapılır mı’ sorusuna yanıt arıyordu.
Ben de aynı soruyu yöneltiyorum. Binlerce insanın hayatını kaybettiği Güneydoğu sorununun mizahı yapılır mı?
Halk konserlerinde niye rock’çılar yok
Yaz geldi. Her yerde kiraz, kayısı, karpuz vs., envayi çeşidinden meyve-sebze şenlikleri düzenleniyor. Halk konserlerinde sahne alanlar hep bildik şarkıcı, türkücü takımı. Ama bu memlekette rock dinleyenler de var.
Yıllardır albüm çıkarmayan şarkıcılar bile her yaz onlarca halk konseri veriyor. Neden?
Belediyelerin sanatçı seçme kriterleri magazin gündemine bağlı da ondan.
Gelelim zurnanın ’zırt’ dediği yere: Belediyelerin şarkıcılara ödedikleri paraların miktarını bilen var mı? Belli değil.
Ezbere konuşmuyorum, menajerler bilgi vermiyor. MÜYAP’ta, sanatçıların yılda kaç konser verdiklerine dair bir kayıt yok.
Kazansınlar sorun değil. Ama belediyelerin bu konserlere ne kadar para harcadıklarını biz de bilelim. Bakın o zaman ortalık nasıl karışıyor!
KİM NE DEDİ
n Federer: "Onu yenebilmek için her şeyi denedim... Evet, bu kort benim için en iyisiydi ama rakip de en kötüsüydü."
Nadal: "Kupayı kaldırmam harika bir şey. Ama dünyanın en iyi tenisçisi hálá orada duruyor. O, bunu beş kez üst üste başardı."
(İşte gerçek sportmenlik bu.)
n Gazeteci: "Volkan’ın kırmızı kart alması konusunda ne düşünüyorsunuz?"
Fatih Terim: "Ben çocuklarıma bu tür hareketleri gizli yapmayı öğretemedim."
(Federer-Nadal örneğine bakın bir de Terim’in söylediklerine. Sayın Terim işte bu yüzden sizi eleştiriyoruz.)
n Birçok ülkede keneyle bulaşan hastalıklar nedeniyle insanlar ölüyor. Adamlar bizdeki gibi ’Bugün bir tane daha, falanca gün bir tane daha’ diye yaygara yapıyor mu?
(Bakan Recep Akdağ, bu sözleri bir de kene bacağına yapıştığında söyle.)