Merakla beklediğimiz, biletlerin çok kısa sürede satıldığı, tıklım tıklım tribünler önünde oynanan maç çok hoş görüntülerle başladı. Terzic’in sahaya sürdüğü ilk 6’yı görünce ‘Fenerbahçe’nin işi zor’ diye düşündüm. Servis karşılama problemi olacağını öngördüm. Evet servis karşılama da sorun oldu ama Fedorovtseva çok etkili servisler attı. Ana Cristina çok etkili hücum yaptı. Eda da blokta iyi başlayınca, Fenerbahçe önce oyuna ortak oldu, sonra seti kazanmayı başardı.
TERZiC’iN HAMLELERi AKILLICAYDI
Vakıfbank’ta Egonu-Cansu uyumu için daha zaman lazım. Gabi de gününde olmayınca hücumda Egonu tek seçenek oldu. Kübra ve Zehra idare etti. Guidetti’nin takımı hazır değil. Yeni oyuncuların kalitesi tartışılmaz ancak voleybolun takım sporları içinde en çok uyuma ihtiyaç duyan branşlardan biri olduğunu unutmayalım.
İkinci sete çok iyi başladı Fenerbahçe. Set ortasında aksamaları gören Terzic akıllıca bir hamleyle Buse’nin yerine Brezilyalı pasör Macres’i, Ana Cristina’nın yerine de Meliha’yı aldı. Bu değişikliklerden sonra oyunun kontrolü tamamen Fenerbahçe’ye geçti. Eda ile Aslı’nın blokları ve Macres’in Lazareva’yı devreye sokmasıyla bu seti kazanan sarı lacivertliler oldu. Üçüncü sette Gizem ve Meliha hem servis karşılama hem de defansta çok iyi oynayınca Fenerbahçe hücum zenginliğine ulaştı.
BU UYUMSUZLUKLA BAŞARI HAYAL
Fenerbahçe’de Lazareva beklentimizin üstünde iyiydi. Fedorovtseva çok iyi oynuyor. Eda iyi başlangıç yaptı. Aslı Kalaç çabuk uyum sağlamış.
Vakıfbank’ın ise zamana ihtiyacı var. Guidetti’nin 3. sette yaptığı Derya-Ogbogu değişikliği de tutmayınca hiç beklenmedik bir skorla yenilmekten kurtulamadı. Egonu, Cansu’ya nasıl pas istediğini anlatmalı. Bu uyumsuzluk devam ederse büyük hayal kırıklığı olur. Çok iyi oynayan ve istekli olan Fenerbahçe, 3-0 gibi beklenmedik bir sonuçla kupayı müzesine götürürken, “Bu sezon da şampiyonluğun en büyük adayı benim” mesajını verdi.
A Milli Kadın Voleybol Takımımız’ın, büyük umutlarla gittiği Dünya Şampiyonası’nda yarı finali dahi görememesi, gelecekte bu tür hayal kırıklıklarının tekrarlanmaması adına genel bir değerlendirme yapmamızı zorunlu hale getirdi.
Şimdi önümüzde kocaman bir bardak var. Yarısı dolu, yarısı boş. Kaptan Eda’sından malzemecisine, başantrenör Giovanni Guidetti’sinden federasyon başkanı Mehmet Akif Üstündağ’ına, destek veren sponsorlarından yayıncı kuruluş TRT’ye ve kızlarımızı sahiplenen Türk halkına önce kocaman alkış... Maçların hikayesine baktığımızda; ilk grubu lider tamamladık, önemli bir başarıydı ancak beklediğimiz standartta voleybol oynamadığımızı da görüyorduk. Kızların performansları maçtan maça, hatta aynı sette bile çok değişken olunca, bir sonraki maçın ne olacağı konusunda tereddütlü konuşmaya başlamıştık. Sakatlıklar da bu istikrarsızlığın sebeplerinden biriydi. Ancak bir şeyler iyi gitmiyor ve çözüm bulunamıyordu.
Guidetti, kariyerindeki en ağır eleştirilerle karşı karşıya idi. Tam da burada kendi teşhislerimi ve kaygılarımı paylaşmak istiyorum...
HAYALLERiNiN ÖTESiNDE ŞÖHRET VE EKONOMiK GÜCE KAVUŞTULAR
Önceliğimi, oyuncularımızın galibiyet ya da mağlubiyetten bağımsız olarak sahada verdikleri mücadeleye veriyorum. Saha içinde her sayı için savaşan bir takımın, onları seyreden Türk halkına verdikleri en önemli mesaj neydi; asla vazgeçme. Çok istersen, mücadele edersen kaybetmezsin. Türk kadını olarak halkımızın ihtiyaç duyduğu birlik ve beraberliğin simgesi olmuştu kızlarımız.
Dünya Şampiyonası’nda işte bu ruh eksikti. Ben bu eksikliğin giderilmesi için doğru tespitler yapılmaz ise neler olabilir bir örnekle anlatayım.
Hepiniz hatırlayacaksınız, 12 Dev Adam döneminde basketbol, Türkiye’nin gündeminden düşmüyordu. Birbiri ardına çekilen reklam filmleri ile sporcuların adeta bir reklam yıldızı haline gelmelerini ve hemen her gün medyada yer alan röportajları hepimiz hatırlarız. Bugünkü Sultanlar’ın durumuyla neredeyse aynı değil mi?
BU YÜKÜ TAŞIMAK ZOR
Büyük hedefler koyduğumuz Dünya Şampiyonası macerası çok iyi başladı ama istediğimiz gibi sonuçlanmadı. Çeyrek finalde ABD’ye 3-0 yenilerek havlu attık.
Şüphesiz çok fazla konuşulması gereken olaylar, sahada yapılanlar ya da yapılmayanlar olabilir, ama ben esas sahanın dışında bir şeyleri kaybettiğimize inanıyorum. ‘Filenin Sultanları’ diye gururla bağrımıza bastığımız, canla başla defans yapan ve mücadeleci ruhuyla herkesi hayran bırakan voleybolcularımız, son 3 maçta olağanüstü düşük konsantrasyonlu ve mücadele etmeyen bir takıma dönüştü.
Bu düşüşün sebepleri içinde 1 numaraya, voleybola gösterilen ilginin ve sektörün ekonomisinin olağanüstü boyutlarda artmasına bağlı olarak sosyal medyanın yaratmış olduğu atmosferi koyabiliriz. Voleybolcularımız maalesef bu büyülü atmosferi kaldıramadı. Sahada yapılanlar ya da yapılmayanlar formsuzlukla, sakatlıkla açıklanabilir ama psikolojik bir sorun olduğu apaçık ortada. Bu kızlar Türkiye’nin gündemine oturmayı sonuna kadar hak ettiler. Belki de en çok gerekli olan şey, bu seviyeye gelmiş oyuncuların psikolojik destek almalarıydı, biz bunu yapamadık.
Şimdi önümüzde bir fırsat var. Başarı ve başarısızlıktan bağımsız olarak, Guidetti ve bazı oyunculara, bugüne dek verdikleri hizmetler için teşekkür edip, Vargas gibi yeni heyecan yaratacak oyuncularla genç, dinamik ve istekli bir takım oluşturmalıyız.
Her şeye rağmen bugüne kadar yaşattıkları sevinçler için kızlarımıza, teknik heyete ve Voleybol Federasyonu’na çok teşekkür ediyoruz.
Dolayısıyla istediğimiz oyunu ortaya koyamadık. Tek iyi işaret Egonu’yu defans ve blokta durdurmayı başarmamızdı. İkinci sete ise iyi başladık. Son sayıya kadar başa baş giden sette son sayılardaki kritik hücumları Egonu çok iyi değerlendirince kaybettik. Cansu’nun iyi servis karşılamalarından sonra ilk atak tercihini orta oyuncularımız Zehra ve Eda ile kullanılmamasını anlamadım. Kritik sayıda Zehra yerine köşeden Egonu’nun olduğu yerden hücum etmek hiç doğru tercih değil.
İKİ ÖNEMLİ FAKTÖR
Evet İtalya son Avrupa şampiyonu ancak biz de sıkıntılı bir oyun ortaya koyduk. Özellikle böyle hücum eden Ebrar’la bu tip maçları kazanmak çok zor. Mücadele ediyoruz ama sonucu belirleyecek iki faktörümüz var: Pas tercihleri ve Ebrar’ın hücumu... Ebrar aksayınca çözüm üretmek çok zorlaşıyor.
ELİF OLUMLU ETKİLEDİ
İtalyanların bize karşı en büyük üstünlüğü ne derseniz ‘Gennaro’yla beraber takımca yaptıkları hücum dublajlarıdır’ derim. Bizde üçüncü setin ortalarında pasör değişikliği çok iyi geldi. Elif girer girmez neredeyse sadece Eda’yla oynamaya başladı. Nitekim 20-21’i yakaladık ama yetmedi. Bu güzel seyirci önünde galibiyet çok güzel olurdu. Şimdi en azından bronz maçını kazanalım. Hedef Dünya Şampiyonası.... Eksiklerimizi giderip Dünya Şampiyonası’nda madalyaya uzanmalıyız.