DÜNYA Kupası’nda Brezilya’nın şok bir şekilde turnuva dışında kaldığı Hollanda-Brezilya maçı sonrası bana kalırsa kıta Afrikası’ndaki en büyük heyecan dün gece Johannesburg’da yaşandı.
Çünkü biz Türkiye’den hissetmesek de herhangi bir Afrika ülkesinin dünya çapındaki dev bir organizasyonda başarılı olması Afrikalılar için çok şey ifade ediyor. Bu, kara Afrika’nın “modern ve beyaz dünya”ya meydan okuması olarak görülüyordu. İşte dün Johannesburg’da gün boyunca Uruguay-Gana maçı öncesi durum da Gana lehine aynen böyleydi. Afrikalıların büyüsü tutmadı Dün, Gana maçında tüm Afrika ülkeleri ve herkes Gana’nın galibiyeti için büyü dahil her tür ulvi yolu deniyordu. 90 bin kişilik Soccer City Stadyumu’nda kulakları sağır eden vuvuzelanın gürültüsünü bu yüzden tahmin edebilirsiniz. Uruguay’a karşı Gana’nın hikayesi tarihte Senegal ve Kamerun’dan sonra çeyrek finalde olabilecek en büyük Afrika ülkesi mücadelesiydi. Maç muazzam bir tempoda başladı. Hatta başlamadan, ben vuvuzela kabusu istihkakımı doldurdum. Helal olsun Gana, ilk yarıyı 45+2’de gelen golle önde bitirdi. Futbol uzmanı değilim. Asla her maçta çevremizdeki o klasik, en usta isimleri solda sıfır bırakacak çok bilmişlerden de olmadım. Ama normal bir vatandaş olarak Gana’nın hakkını da kimseye yedirtmem. En azından ilk yarıda saydım; Uruguay’ın 4 pozisyonuna karşılık Gana 8 gol fırsatı yakalamış. Öte yandan Uruguay’da F.Bahçeli Lugano da ilk yarının sonlarına doğru sakatlanarak oyundan çıktı. Ancak ikinci yarıda Gana’nın o bilinen disiplinsizliği, gösterdiği düşük tempo yeteneklerini gölgeledi ve 53’üncü dakikada gelen Uruguay golüne engel olamadılar. Sonuçta maç 90 dakika sonunda uzatmaya gitti. Ve Gana, 120 dakika sonunda büyük bir hüsran yaşadı. Rakibi Uruguay’a 4-2 mağlup olarak Afrika hayallerine veda etti. Son olarak, Gana’ya da Uruguay’a da helal olsun diyorum.