Paylaş
MİLLİ Takım’ın Dünya Kupası yolunda umutlarının ebediyete intikal etmesine giden yoldaki bu trajik sonuç “Ben geliyorum” diye aslında önceden uyarmıştı. Kimi kanallardan, teknik direktör Abdullah Avcı’ya, “Onu oynat, bunu oynatma” veya “Niye bu oynamıyor da, o ilk 11’de” diye başlayan ciddi baskılar daha sonrasında futbolculara kadar uzanmıştı.
Futbolcular bile sağda solda hocaya “O niye yok, ben neredeyim, o zaman benden de bu kadar” diye mesajlarını hissettirebilecek kadar işi ileri götürdü.
Milli maçta gol atılınca sevinmeyenler ile kulübede sanki yas haberi almış gibi somurtup oturanlar herhalde hala hatırlardadır. Çünkü, kimilerine göre bu futbolcuların bir bölümü zaten dünya starı idi ve orta sıralardan gelen bir lig takımının hocası Abdullah Avcı kim oluyordu ki onlar hakkında karar verebilecekti. Bu süreçte, hocayı teknik direktörlüğe getirenler haricinde bir homurtucu grubu da faaliyete geçmişti.
Zon günler bizi kapıda bekliyor
AVCI istifa söylentilerini net bir dille reddetse de, işler perde arkasında o kadar kolay değil. Bundan sonra da günler kolay olmayacak. Mucizevi hesaplarla Hollanda’nın ardından ikinci olacağımız düşünülüyor ama alttan akan sular Avcı’nın altında onu ayakta tutan toprak zemini ne kadar erimeden tutabilir? Orası çok zor soru. Neden mi? İleride bu işin karar mekanizmasında da kilit rol oynayacak iki isim bakın neler anlatıyor:
Maalesef korktuğumuz başımıza geldi
“HİDDİNK’in Türkiye’ye yaşattığı hezimet sonrası Abdullah Avcı ismi gündeme getirilmişti. Yeter ki Hiddink gitsin diye o zaman kimse bir şey diyemedi. Çünkü, hala o nedenle kıramadığımız eski bir dostumuzun da telkini ile gelen Abdullah Avcı belki iyi bir hoca olabilirdi; ama artık neredeyse çoğu fenomen olmuş futbolculardan oluşan Milli Takım çok fırtınalı bir deniz gibidir. Dirayetli ve etkin olmazsanız dümen kontrolünüzden çıkar. Hepsi ayrı yöne gider. Maalesef korktuğumuz da başımıza geldi. İyi niyetli bu hocamız, korkunç egolar ve baskıların altında ezildi. Ondan sonra da iş koptu. Şimdi doğru olan maalesef hocanın gitmesi. Ama, onu getirenlere ayıp olmasın diye sesimizi çıkarmıyoruz. Yaklaşan maçlarda da açıkçası fazla umut yok. Sesimiz daha ne kadar çıkmaz bilmiyorum ama çok sürmez. Bazıları şımarıklık yapsa da, haddini aşsa da, bu kadar kalibresi yüksek futbolcununun, Avrupa’nın en iyi takımlarında top koşturan, Alman Milli Takımı’nın bile zamanında peşinde koştuğu çocukların Macaristan karşısında takım olarak düştüğü durum hocanın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Kurdu kuzuya boğdurduk. Onları da kimse kusura bakmasın hocaları hizaya sokacaktı. Şimdi siyasi hizipler gibi kendi içlerinde bile bölünmüşler. Birbiri ile konuşmayan futbolcular var. Bitse de gitsek derdinde olanlar var. Şimdi bunun adı da maalesef Milli Takım değil. Önümüzdeki süreç bu nedenle ilginç geçecek.”
Paylaş