Paylaş
1- ZAMAN zaman şu soru ile de karşılaşıyorum: “Siz güvenlik politikaları uzmanısınız neden siyasi analiz yapıyorsunuz?” Hemen cevap vereyim; işimi doğru yapmak adına, yüksek lisansımı işletme alanında ve de enerji alt dalında yaptım. Bu konu ile ilgili uzun yıllar sahada ve işin tam merkezinde çalıştım. Yani güvenlik politikalarının sac ayaklarından olan güvenlik, enerji ve ekonomi alanlarında sahanın dinamiklerini çok iyi anlamaya çalıştım. Yani bugüne kadar konuştuklarım, anlattıklarım ve yazdıklarımda her zaman gözlemlediklerimi akademik bilgi ve sahanın gerçekleri ile harmanlayarak aktarmaya özen gösterdim.
GÜVENLİK POLİTİKALARI
Bugün dış politika ile birlikte, biraz önce saydığım ekonomi, güvenlik ve enerji konularının tümü iç siyasetin de gündem maddeleri haline geldi. Hal böyle olunca ister istemez ben de siyasi analiz yapmış oluyorum. Yani aslında ben ve benim gibi bu disiplinlere bağlı çalışan kişiler siyasetin içine girmemiş ancak siyaset bizim konuları merkezine oturtmuş oluyor. Bizler görüşlerimizi topluma sunuyoruz. Toplumun seçtiği siyasiler ise savunma sanayisinin, ona bağlı alt disiplinlerin ve geleceğimizin nasıl şekilleneceğine karar veriyorlar. Arzu ederlerse kendi siyasi oluşumlarının yol haritalarını belirlerken farklı bakış açılarına ihtiyaç duyduklarında bizlerin analizlerinden faydalanabiliyorlar. Şimdi gelelim asıl soruya, acaba güvenlik politikaları mı yoksa güncel sorunlar mı seçimin kaderini belirledi, ne dersiniz?
Milli muharip uçakları Hürjet ve Kaan...
MİLLİYETÇİ OYLAR
Birinci konudan başlayalım. Televizyonda sıklıkla söylediğim bir söylem vardı: “Bu seçimin kaderini milliyetçi oylar belirleyecek.” Bunu duyan bazı kesimler, belirli bir siyasi partinin taraftarlarının seçim sonucunu belirleyeceğinden bahsettiğimi düşündüler ve ilk yanılgıya da orada düştüler. Ülkemizde kendisini değişik şekillerde milliyetçi olarak betimleyen gruplar var. Bazı kesimler kendisini vatansever, bazısı ulusalcı veya kimi milliyetçi kimi de Atatürkçü olarak tanımlamakta. Güncel sorunlarımız toplumun tüm katmanları ya da gruplarında olduğu gibi bu grupta da etkilidir ancak mevzu vatani konulara geldiğinde öncelikleri değişir, vites bir üste yükseltilir ve milli duyguların etkisi soğanın yaratabileceği etkinin kat be kat üzerine çıkar. Anlaşılamayan en önemli konu, terörle arasına mesafe koyamayan bir siyasi partinin yapacağı olumsuz etkinin ne büyüklükte olabileceğidir.
YEREL SEÇİM REFLEKSLERİ
Belediye seçimlerindeki yerel seçmen refleksleri ile ülke yönetimi ile ilgili genel seçimlerde verilen refleksler aynı değildir. Yaşadığımız genel seçimlerde, belediye seçimlerinin bir tekrarının yaşanabileceğine dair oluşan algı gerçeklerin önüne geçmiştir. Meral Akşener bir televizyon programında HDP’nin seçimdeki olumsuz etkisinin beklenenden daha fazla olduğunu söylemiştir. Aslında burada yapılan analiz tek başına yeterli değildir. Milliyetçi oyların yalnızca HDP algısı üzerinden okunması olayın hâlâ tam olarak algılanmadığının en büyük göstergesidir. Şimdi derine inerek örnekler üzerinden açıklayayım.
2- PETROL VE DOĞALGAZ BULUNMASI
TÜRKİYE’nin enerji bağımsızlığına kavuşmak konusunda gösterdiği gayreti toplum olarak nasıl algıladık? ‘Her seçim öncesinde ülkemizde petrol ve doğalgaz bulunur, bedava olarak dağıtılan gaz Rusya’dan ülkemize seçime müdahale için verilmiştir, aslında bu bulunan gazlar daha önce bulunan yerlerde çıkmıştır’ gibi birçok söylem geliştirildi ve hızla yayıldı. Zaten açıkçası ülkemizde kendisini milliyetçi olarak belirleyen kesimin bütün gençliği ve hatta bütün yaşamı enerji konusunda çıkan komplo teorilerini dinlemekle veya okumakla geçmiştir.
Karadeniz’de doğalgaz
‘Türkiye’nin aslında petrol denizi üzerinde oturduğu, yabancı petrol şirketlerinin buldukları petrol kuyularının beton ile kapatıldığı, Lozan’da madenlerle ile ilgili gizli maddelerin olduğu ve 100 yılın sonunda bu maddelerin geçersiz olacağı, bor ve toryum madenlerinin Türkiye’nin tek çıkış yolu olduğu, PKK terör örgütünün petrol bulunan bölgelerde boy göstererek petrol çıkarma faaliyetlerini engellediği’ gibi başlıklar üzerine kitaplar yazıldı, diziler ve filmler çekildi, tartışma programları yapıldı. Duyarlı kesimin belleğinde bu konular toplumsal bir hafızaya dönüştü. Seçmen, yapılan faaliyetlerin gerçekliğini sahadaki gözlemleri ile değerlendirerek bu faaliyetleri bir seçim çalışması olarak algılamadı. Aksine, çalışmaları emperyalizmle mücadele olarak algıladı. Yapılanları bir seçim çalışması olarak açıklayarak aşağıya çekmeye çalışanları ise komplo teorilerinde olduğu gibi başka bir yere konumladı.
Gabar’da petrol
3- YERLİ VE MİLLİ ÜRETİMLER
SAVUNMA sanayisi üzerinden yapılan tartışmalar seçmen tarafından iki türlü algılandı. Birinci algı terör örgütlerinin yaptıkları çalışmalar, ikincisi ise Atatürk dönemi sonrasında savunma sanayisinin başına gelenlerdi. Türkiye’yi en çok gezen ve saha çalışması yapan birkaç kişiden biriyim. Bugüne kadarki gezilerim sırasında hem ilerlemeleri hem de toplumun bu konuya nasıl baktığını gözlemlemeye fırsatım oldu.
Şahit oldum ki, toplumun büyük bir kesimi ABD ve Batı toplumlarının savunma sanayisi üzerinden yaptığı ambargo faaliyetlerini direkt ulusal çıkarlara yapılan bir saldırı olarak algılıyor. Öyle zaman zaman iddia edildiği gibi olaya Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD hükümeti arasında yaşanan gerilimlerin bir sonucu olarak bakmıyor.
İnsansız savaş uçağı Kızılelma
Öyle görünüyor ki toplumumuzda 1974’ten beri ABD’nin bütün faaliyetlerine mesafeli bakan geniş bir kesim oluşmuş durumda. Savunma sanayisinde bağımlılıkları kırmaya yönelik olarak yapılan bütün faaliyetlere toplumsal olarak büyük bir destek var. Bunu yapan hangi ideolojiden olursa olsun toplum onu milli olma payesi ile ödüllendiriyor.
Seçimlerde muhalefetin söylemlerindeki belirsizlikler ve ittifakın dışarıdan destekçisi olan partilerin söylemleri savunma sanayisi konusunda toplumda büyük bir şüphe yarattı. Sanıldığı gibi toplum olayı Selçuk Bayraktar üzerinden okuyarak değerlendirme yapmadı. Muhalefet kendi konuşma üslubundaki bazı yanlışlar sebebiyle en büyük handikabı yaşadı.
4- RUSYA-UKRAYNA SAVAŞINDAKİ TARAFSIZLIK
DIŞ politika konusundaki belirsiz söylemler Libya, Azerbaycan, Katar, Mavi Vatan, Ukrayna konularında iktidarın başarıları karşısında muhalefetin söylemleri eriyip gitti. Ayrıca hassas olunan Azerbaycan konusundaki fütursuzca sarf edilen sözler Karabağ’ın özgürleştirilmesinde büyük başarı gösteren iktidarın elini daha da güçlendirdi. Bu hatalar nasıl yapılıyor derken, dış politikada ülkenin merkezine oturan Kıbrıs konusu hakkında sarf edilen diğer hatalı söylemler işin son noktasını koymuş oldu. Ukrayna konusunda Türkiye’nin izlediği tarafsızlık politikası toplumun bütün kesimleri tarafından takdirle karşılanırken birdenbire bu savaşta ABD yanında yer alma düşüncesini öne süren partiler şok etkisi yarattı. Sanırım bu ülkedeki ABD politikaları konusundaki hassasiyet bazı siyasi partiler tarafından halen tam olarak anlaşılamamış. Yapılan bazı anketler gösteriyor ki ABD dış politikasının Türkiye için beka sorunu olduğunu düşünenlerin oranı yaklaşık yüzde 80. Bu sebeple, savaş sürerken ABD yanında yer alma fikri sadece toplumun damarına basmak oldu.
5- TERÖR ÖRGÜTLERİNE OPERASYONLAR
AK Parti iktidarında yapılan yanlışlara rağmen PKK ve FETÖ terör örgütlerine yönelik son yıllarda yapılan başarılı operasyonlar bu örgütleri bitirilme noktasına getirdi. Bunun hem Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde hem de ülke genelinde etkileri oldu. Terör konusu ülkenin birinci sırasından çok altlarda bir yere doğru gitti. Bunlar göz önündeyken, ülkede askerlik hizmeti yapan milyonlarca insan varken, hâlâ terörle mücadele görev yapan milyonun üzerinde güvenlik güçlerimiz ortada dururken KHK ile atılanlara ilişkin açıklamalar ve HDP ile ittifak görüntüsünün verilmesinin bir siyasi sonucu olacağı sanırım kestirilmeliydi. Sonuç olarak seçim süreci sırasında Cumhur İttifakı’nın yaptıkları hizmetlerden daha çok muhalefetin kritik hataları seçimin sonucunu belirlemede büyük etkili oldu. İktidarın en başarılı olduğunu düşündüğü alanlarda yani terörle mücadelede, savunma sanayisi, enerji politikaları, dış politikada MİT’in etkin kullanılması gibi konularda muhalefet, iktidara meydan okumaya kalktı. Aslında meydan okuduğu başlıklar herkesin beka olarak gördüğü alanlardı. Yanlış söylemler üzerine inşa edilen strateji AK Parti’nin yaptıklarını bir kez daha anlatması adına fırsat verdi.
6- ANALİSTLER YANILDI
YABANCI strateji kuruluşları yaklaşık 10 senedir Türkiye ile ilgili analizlerinde yanıldıklarını itiraf ettiler. Bunu da analiz yaparken kullandıkları ve fikir aldıkları kişilere bağladılar. Analizlerinde kullandıkları kişilerin çoğunlukla saha bilgisinden uzak oldukları, muhalif oldukları ve analiz yaptıkları ülkeyle ters düşmemek adına onların fikirlerine yakın görüş bildirdiklerini belirttiler. Açıkçası onların analistlerini değiştirip değiştirmediklerini bilmiyorum ancak ülkemizde bu tür hatalı analiz yapanların ‘Biz hata yaptık’ dediklerini hâlâ duyamadık.
SON SÖZ: Memleketin gerçeğinden uzak olmaları bir yana, saha bilgisi ile analizlerini sunanları, memleket gibi dik duranları her fırsatta yok saymaya çalışmalarının nedenini anlamıyor ve gülümseyerek izliyorum.
Atatürk’ün dediği gibi “Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Milli mücadeleyi yapan doğrudan doğruya kendisidir, milletin evlatlarıdır. Milli mücadelede şahsi hırs değil milli izzetinefis gerçek saik olmuştur.”
Paylaş