Paylaş
TİBET Arbak... Babasının başlattığı serüvene, katma değeri yüksek ürünler ekleyerek üretim bayrağını yarınlara taşımak için mücadele veren bir iş insanı. Bu süreçte de karşısına çıkan onca zorluk ve engele rağmen ülke ekonomisine katkı sağlayan bir sanayici. Tibet Makina’nın ikinci kuşak temsilcilerinden Tibet Arbak ile hem markanın doğuş öyküsünü hem kendisinin sürece katılma serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. İlk adımı atan baba Temuçin Arbak’ın Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi Torna Tesviye Bölümü’nden mezun olduğunu paylaştı. Arbak, şöyle devam etti:
ALMANYA’YA İLK GİDENLERDEN
“Merhum dedem gümrük memurluğundan emekli olduktan sonra gümrük müşavirliği yapar. Babam da kariyer yolculuğuna burada başlar. Ama bir süre sonra bu işin çok da kendine uygun olmadığını düşünür. Çünkü yaratıcılığı, üretmeyi seven bir yapısı vardır. O dönemde ise Almanya’nın Türkiye’den iş gücü almaya başladığı yıllardır. Babamın bir arkadaşı da bu listede yer alır, ama gitmekten vazgeçer. Onun yerine babam gitmeye karar verir. Yani babam da Almanya’ya ilk giden kafilenin içinde yer alır. Orada tank fabrikasında çalışır. Kısa sürede de bölüm şefliğine kadar yükselir. 1969’da ise ben dünyaya gelince, ‘ben çocuğumu memleketimde büyütmek istiyorum’ diyerek dönüş kararı alır.”
‘YAPILMAYANI YAPALIM’ DEDİ
Temuçin Arbak, İzmir’de Almanya’da edindiği bilgi birikimiyle Türkiye’de ‘yapılmayanı yapma’ hedefiyle çalışmaya başlar. Tibet Arbak, o dönemi şöyle aktardı:
“Almanya’dan getirdiği torna tezgahlarıyla sanayicilik serüveni başlıyor. Eşrefpaşa Yağhaneler’de atölyesini kuruyor. Uzun bir süre de otomotiv, toprak ve deri sektörlerinin ihtiyacı olan çeşitli yedek parçaları üretir. 80’li yıllara gelindiğinde ise Türkiye’de ilk ekskavatör üretimi başlıyor. O dönemde de Türkiye’de kule dönüş dişlileri üretilmiyordu. Yurtdışından gelişi hem zor hem de pahalı olunca, ‘bunu Türkiye’de yapabilir misin’ talebiyle babam harekete geçiyor. Ve kule dönüş dişlilerini üretmeye başlıyor. Bu ürün lunapark makinelerinde de kullanılınca, oradan gelen talebe de yanıt veriliyor. Bir süre sonra ben de sürece dahi oldum. Amerikalılar’ın kurduğu İzmir Motor Meslek Lisesi Motor Teknik Bölümü’nde okuduğum dönemde, boş zamanlarımda tesise gelmeye başladım.”
İKİNCİ KUŞAKLA DÖNÜŞÜM
Lisenin ardından da Yıldız Teknik Üniversitesi Kocaeli Mühendislik Fakültesi Makine Bölümü’yle de üniversite macerasının başladığını söyleyen Tibet Arbak, “Üniversite okuduğum dönem babam aradı, ‘sen bu işe devam edecek misin, yoksa ben çok yoruldum kapatacağım’ dedi. ‘Baba az sabır geleceğim’ dedim ve 1986’da mezun oldum. Dil eğitimi için 1 yıllık bir Avusturya macerasının ardından 1987’de şirkette çalışmaya başladım. O dönem hem yedek parça hem de kule dönüş dişlisi üretiyorduk. Bir karar vermemiz gerekiyordu. Fasonculuğu bırakıp, kule dönüş dişlisi alanında uzmanlaşmaya karar verdik. Yağhaneler’de başlayan üretim süreci önce 3, sonra da 5. Sanayi’de devam etti, ama alanımız bir süre sonra yetmemeye başladı. Menemen’e taşındık. Tabii, biz belirli standartlarda ürün yapıyoruz, ama ‘dünya standartları’ diye de bir gerçek var. Bu standardı yakalamak için çalışmaya başladık. Mühendis kadrosu, tesis laboratuvarları, cihazlar ve üretim altyapısının modernleştirilmesi gibi hamlelerimiz oldu. AR-GE’ye çok ciddi yatırımlar yaptık. Çünkü, karşımızda rekabet edeceğimiz firmalar, 80-100 yıllık know-how birikimine sahipti. Biz de ciromuzun yüzde 25’ini AR-GE’ye ayırdık” diyerek Tibet Makina’nın yaşadığı dönüşümü paylaştı.
RÜZGAR BÜYÜTTÜ
SAVUNMA GÜÇLENDİRDİ
ALTYAPIYI dünya standartlarına getirme çalışmalarıyla birlikte yurtdışında isimlerinin duyulmaya başladığını anlatan Tibet Arbak, bu süreçte de dünyada rüzgar enerjisi sektörünün hareketlendiği bir dönem olduğunu paylaştı ve şöyle devam etti:
“2000’li yılların başlarıydı. Bu sektöre ürün verme hedefiyle yola çıktık ve Avrupa’da bazı firmalara ihracat başladı. Tabii, rüzgar sektörüyle çalışmak bize çok değer kattı. Bizleri üst seviyeye taşıdı. Aynı dönemlerde de Türkiye’de savunma sanayi çok hareketliydi ve fırtına obüsleri üretiliyordu. Burada da bizim ürünlerimiz kullanılıyor, ama ürün alüminyumdu. Ve dünyada da iki firma bunu üretiyordu. Misyonumuz Türkiye’de yapılmayanı yapmak olduğu için de ‘bunu yapmalıyız’ dedik. Ama çok da kolay olmadı. Dirençle karşılaştık. Yılmadık ve başardık. Bu hamlemiz sonrasında, ürünü yapan Alman firma bizi satın almak istedi, kabul etmedik. Dünyada bilinir bir firma haline geldik.”
HEDEF SİSTEM ÇÖZÜMLERİ
BUGÜN iş makineleri, lunapark makineleri, şişeleme dolum tesisleri, demir çelik sanayi, vinç sanayi, savunma sanayi, rüzgar türbinleri başta olmak üzere farklı birçok sektöre hizmet verdiklerini dile getiren Tibet Arbak, “Tibet Makina’yı geleceğe taşımak adına kurumsallaşma çalışmaları yürütüyoruz. Bir çalışma konumuz ise AR-GE merkezi. Celal Bayar Üniversitesi Teknoparkı’nda AR-GE Merkezi kuruyoruz. Burada da Türkiye’de yapılmayanı yapma hedefiyle çalışmalarımız olacak. Biz bugün belli bir sistemin içine ürün veriyoruz. Bu sistemlere neler dahil edebilirizin araştırması içindeyiz. Sistem çözümleri sunmak istiyoruz. İşin içine yazılımı da katmak gibi planlarımız var” diyerek gelecek planlarını aktardı.
KISA KISA
* Tibet Makina, bir aile şirketi. Kurucu Temuçin Arbak’ın yönetimi ikinci kuşağa devrettiğini belirten Tibet Arbak, “Benim dışımda kız kardeşim Şölen Egemen var. Güzel sanatlar mezunu olsa da bugün satış pazarlama ve muhasebeyi yönetiyor. Ben ise üretimden sorumluyum” diyor.
* “Enerji bizim için önemli” diyen Tibet Arbak, Enerji Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin yönetiminde de yer aldığını belirterek, “Türkiye’de enerji konusunda yatırım yapılması gerekiyor. YEKA önemli. Burada da yerli ürün kullanım oranlarının artırılması gerekiyor. Bu alanda üretim yapan yerli firmaların desteklenmesi gerekiyor” diyor.
Paylaş