"Cinnet geçirdi" haberlerini giderek daha fazla görüyoruz. Kendine veya başka birine ani şiddet davranışı, daha bilinen adıyla cinnet, temel olarak iki nedenle ortaya çıkabilir:
Kimi kez kısa bir zaman süresinde gelişir (tepkisel reaktif), kimi zaman da daha uzun bir süre zarfında yaşanan yoğun sıkıntı, bunaltı doğuran olayların sonucunda meydana gelir.
Cinnet, şiddet davranışı nasıl ortaya çıkar?
Beklenmeyen durumlara karşı gösterilen tepkiler çoğunlukla ani, amaçsız ve sonucu genellikle tahmin edilmez. Bazen de kişinin ruhsal sağlığı uzun zamandır huzurlu ve dengeli gitmezken araya giren başka bir olay kişi tarafından kaldırılamaz ve denge aniden bozulur. Tanımlanan her iki kriz durumunda da cinnet veya diğer kötü olaylar yaşanabilir. Kısaca kişinin tahammül gücünün azalması, olayları ruhsal veya bedensel kaldıramaması ya da kaldıramayacağını düşünmesi bu beklenmedik şiddet davranışının ortaya çıkmasının başlıca sebepleridir.
Kimlerde daha sık görülür? Her zaman belirti verir mi?
Kesin bir sınıflandırma yapmak doğru olmamakla birlikte yoğun stres altındakilerde daha sık görülüyor. Cinnetin tek belirtisi şiddetli bir öfke ve kızgınlık olabileceği gibi maalesef hiçbir belirti vermeden de gerçekleşebilir. Kişinin bıraktığı ipuçları bir çeşit yardım arayışıdır. Sözle ifade edilmeyen, bilinçli de yapılmayabilen bir yardım arayışı.
Kendisine ve bir yakınına zarar verenlerin ortak özellikleri nedir?
Zarar verme normal ve dengeli bir ruh haliyle yapılan bir olay değildir. Bu tür bir psikolojide olanların son günlerde önemli bir kayıp yaşadığı, yakın çevresiyle tartıştığı veya iş-okul hayatında zor bir dönemden geçtiğini gözlüyoruz. Yani var olan bir ruhsal dalgalanma döneminin üzerine, çoğunlukla beklenmedik anda gelen ve kaldırılamayan bir yaşam olayı eklenmiştir. Önemli bir ilişki veya statünün kaybından sonra kişide geleceğe yönelik belirsizlik ve umutsuzluk duyguları ağır basmaya başlar. Özellikle ruhsal sıkıntıyı artıran son olaydan sonraki ilk 1 ay en riskli dönemdir.
Ruhsal hastalıkların bu şiddet davranışındaki rolü nedir?
Aslında cinnet geçirdiği, bir anda akılsız ya da çılgınca işlere kalkıştığı düşünülen kişileri olaydan önce çok yönlü inceleme fırsatı bulabilsek, çok değerli sonuçlara ulaşabiliriz. Böyle bir girişimin ön belirtilerini tespit edebilir ve erken müdahale şansını yakalayabiliriz. Bir ruhsal hastalık, kişinin kendisine veya çevresine yönelik şiddet davranışında bulunmasındaki önemli etkenlerin başında geliyor. Psikiyatrik hastalığı olanların, olmayanlara göre intihar riskinin 3-12 kat arttığı bildiriliyor. Bu hastalıkların başında major (ağır) depresyon ve diğer mizaç bozuklukları, süregen psikotik hastalıklar, alkol-madde kullanımı ve süregen bir tıbbi hastalık (demans, kanser vb.) geliyor.
Depresyon yol açabilir mi?
Depresyon çökkünlük, umutsuzluk, enerji azlığı ve değersizlik düşünceleriyle kendini gösterir. Ancak bunun kendine veya çevresine zarar verecek ölçülere ulaşması için daha ağır düzeylerde bir depresyon (major depresyon) olması gerekir. Genelde bu düzeydeyse muhakeme de bozulur. Hezeyan, halüsinasyonlar dediğimiz algı ve düşünce bozuklukları da tabloya eklenebilir. Bunun dışında başta şizofreni olmak üzere süregen psikotik hastalıklar da ölümle sonuçlanabilecek girişimlerin sıklığını artırır.
Alkol ve madde kullanımının etkisi nedir?
Bağımlılık maddeleri, kısa bir zaman içinde kişinin davranışlarını kontrol etmesini zorlaştırır. Zihnin mantıkla değil o andaki ruh haliyle hareket etmesine zemin hazırlayan bu bağımlılık maddelerinin etkisiyle tahmin edilemeyecek düzeyde zarar verici davranış ortaya çıkabilir. Tabii uzun süreli ve yoğun alkol-madde kullanımının yol açtığı süregen (kronik) akıl hastalıklarını da unutmamalı. Kişilik bozukluklarında (antisosyal ve borderline kişilik bozuklukları başta olmak üzere) intihar veya başkasını öldürme davranış oranlarının daha fazla görüldüğünü söylemek mümkün. Psikiyatrik bir hastalık nedeniyle yattığı hastaneden yeni taburcu olan veya geçmişte girişimde bulunan kişilerde risk yükseliyor.