Koleranın tarih sayfalarındaki yerini aldığını zannetmeyin. Hálá altyapısını tamamlayamamış yoksul ülkelerde hastalık görülüyor ve bulaşıyor.
Türkiye’de de bildirimi zorunlu hastalıklar arasında yer alan kolera, enfeksiyon, enfekte olan kişilerin dışkılarıyla kirlenmiş su ve besinlerin tüketilmesiyle geçiyor. Bu köşede sıkça okuduğunuz bir hatırlatmayı bir kez daha yapıyoruz. Özellikle riskli ülkelerde seyahatleriniz sırasında yediklerinize ve içeceklerinize dikkat edin!
Hastalığın hafif seyrettiği hastalarda sadece ishal görülüyor. Daha şiddetli vakalarda, aniden başlayan ve bol miktarda sulu ishal, buna eşlik eden mide bulantısı ve kusma oluyor. Bunların sonucunda vücutta su kaybı gelişiyor. Tedavi edilmeyen şiddetli vakalarda su ve elektrolit dengesinin bozulmasına bağlı olarak hasta birkaç saat içinde bile kaybedilebiliyor.
Kolera, yeterli sağlık donanımı ve temiz içme suları bulunmayan yoksul ve altyapının tamamen hasara uğradığı ya da savaştan yeni çıkmış ülkelerde görülüyor. Afrika ve Asya’da, daha az olmakla birlikte Orta ve Güney Amerika’da gelişmekte olan ülkeler bu hastalıktan etkileniyorlar. Seyahat kliniklerine veya Dünya Sağlık Örgütü’nün internet sitesine başvurursanız gideceğiniz tarihlerde salgın bulunup bulunmadığını öğrenebilirsiniz.
Temiz olmayan su ve yiyeceklerden kaçınarak basit önlemler alanlar ciddi anlamda kolera riskiyle karşı karşıya kalmazlar. Son zamanlarda bulunan yeni aşılar pek çok yolcu için gerekli değil. Temiz içme suyu ve yiyeceğin hassasiyetle seçilmesi kolerayı önlemede aşıdan daha önemli. Aşılansanız bile yiyecek ve su konusunda dikkatli olmanız gerekiyor. Zaten kolera aşısı genellikle büyük risk altındaki bölgelerde çalışan sağlık ekiplerine yapılıyor.
Bazı ülkelerde yolcuların ve mesleki risk grubu altındaki kişilerin kullanması amacıyla, ağızdan alınan kolera aşıları var. Şiddetli ishal durumlarında su ve elektrolit dengesini sağlayabilmek için ağızdan alınan özel tuzlar kullanılmalı.