GAZETECİLİK zor iş.. Hem kamuoyunu bilgilendirecek hem de meslektaşlarına etik değerleri anlatacaksın..
"Adamlık ve sevgi" üzerine konuşacaksın.. Anlamayana, defalarca bıkmadan yorulmadan anlatacaksın.
Çok yorucu.. İnanın, habercilik yapmaktan çok daha zor.
Ama bu misyonu üstlendiğin zaman da kaçış yok.
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da çıkan bir gazete ekinin genel yönetmeni, köşesinde Hürriyet ANKARA’nın spor sayfasına ilişkin bir takım değerlendirmelerde bulunmuş.. Doğrusu, yanlış olmuş.. Üstelik Hürriyet terbiyesiyle yetişen birine hiç yakışmamış.
Kendi gazetesinin "çok önemli haberler yaptığı" gibi "kendisinin bile inanmadığı" anlamsız saptamalarda bulunurken, birde komik örnek vermiş..
Bir basketbol maçını sayfasına koymayı, bizdeki iki haber ile karşılaştırıp, bir yanlışı, doğru gibi savunmuş.
Elbette bir maçın, ilavede yer alması yanlış değil.. Yanlış olan, bunun küçültülmüş biçimiyle ana gazetesinin spor sayfasında yer alışı.. Bu uygulama gazetecilik açısından "mükerrer haber" olarak nitelenen ve ayıp sayılan önemli bir yanlıştır. Okuyucuya, "siz ana gazetemde yer alan maçı anlamadınız.. Bir de ilaveden okuyun, belki anlarsınız" anlamına gelebilecek, önemli bir saygısızlık yapılmış.
Ve ne yazık ki benim meslektaşım bu ayıbı, iyi bir şeymiş gibi sütununda savunmuş.
Sonra, bir gazetedeki haber için "yalan dolan" ifadesini kullanmak en azından nezaketsizlik.. Terbiyesizlik tanımı bile yapılabilir buna..
"Aradaki fark" daha anlaşılabilir deyimiyle "Gazetecilik yapmaya" gelince..
İşte burada durup, biraz arşiv karıştırmak, üstelik "okuduğunu iyi anlamak" gibi bir özellik gerekiyor..
Hürriyet ANKARA spor sayfaları, çıktığı günden bu yana her şeye rağmen, ilkeli, tarafsız, dürüst, onurlu, cesur gazetecilik yapılmaktadır. Bu, ilkemiz olan gazetecilik anlayışıdır. Herkeste olması gereken ancak bazılarında olmayan bir tarzdır..
"Kişisel olarak hissettiklerini bir kenara atıp, gazetecilik adına gereğini yapan, kulüplere ve kişilere eşit mesafede kalıp, spor teşkilatına karşı tarafsız ve ön yargısız olan, kimseyle maddi veya manevi alış verişi olmayan, amatör sporları amatör futbol gibi dar kapsamda düşünmeyen, korkusuz bir gazetecilik tarzı.."
Bu nedenle biz İlhan Cavcav’ın görüşlerine yer verirken, ona karşı olan muhalefet grubuna cevap hakkı tanırız. Çünkü bize kimse "şunun aleyhine yazmayın.. Bunu övün" diye talimat veremez.
Bizimle iyi ilişkiler içinde olmayan Cemal Aydın’ın görüşleri de bizim sayfalarımızda yer alır ama eylemlerine yönelik en sert yazılar da Hürriyet’te çıkar.
Aylardır, üstü kapalı bir sansür yaşamamıza rağmen, her türlü özel veya rutin her Ankaragücü haberi, Hürriyet sayfalarında bulunur.. Çünkü biz ağlamaz, iş yaparız.
Çubuk’taki şampiyon genç eskrimciyi sayfamıza taşır, dertlerine ortak oluruz.
Atletizm sahasındaki umut vadeden sporcunun sesi oluruz.
Engelli sporculara değer verir, haberlerini değerlendiririz..
Okul sporlarına yer veririz ancak okul panolarına değil, yüreklere asılırız..
Üstelik onca kişinin başaramadığı işi, sadece üç kişiyle yaparız.
Zaten, Hürriyet ile o gazetenin hafta içi 90.000/45.000 hafta sonu da 125.000/70.000 Ankara Şehir içi satış ortalaması farkı, "kimlerin zeminde, kimlerin terasta" olduğunun anlaşılabilir göstergesi değil midir...