TRABZON Avni Aker Stadı, ‘Şampiyon’ diye inliyordu.. Öylesine yoğundu ki bu haykırış, İstanbul Şükrü Saracoğlu Stadı’ndan duyulduğuna bile inananlar vardı..
Öyle ya, bir hafta önce Kadıköy’de elinden alınan maçla çok şey yitirmişti Trabzonspor.. Şampiyonluk gitmiş, Şampiyonlar Ligi şansı, kendi dışındaki tesadüflere kalmıştı. Üstelik hak etmediği, saygısızca bir yenilgiyle, eziklik yaşamıştı Karadeniz ekibi..
Aslında kaybettiklerinin yanı sıra, çok şey de kazanmıştı..
Trabzon kentini bir araya getirmişti, Saracoğlu Faciası..
Derlenip toparlanmış, tek yumruk olup, birbirine sımsıkı sarılmış, değerlerine daha sıkı sahip çıkmaya başlamıştı. Kentin en önemli simgesi olan futbol takımına yönelik öylesine yoğun bir sahiplenme vardı ki.. Federasyona tepki, Levent Bıçakcı’ya öfkeyle ve Cem Papila’nın kişiliğinde de hakemlere yönelik isyan, uzun süredir‘ortak hedeflere kilitlenme sorunu’ çeken Trabzonspor camiasını bir araya getirdi.
Var mı başka örneği?
Var mıydı erkek kadın, çoluk çocuk 25 bin kişinin sokağa döküldüğü bir başka tepki örneği.. Bir kentin tüm insanlarının el ele verip, Futbol Federasyonu, hakemler ve elbette haksızlığa isyanı, belki de ilkti. Fenerbahçe de nasibini aldı tükenmek bilmeyen tepkilerden..
Artık kimsenin kolay kolay Trabzonspor’un hakkını yemeye cesareti olmayacaktı. Ve kimsenin Karadeniz Fırtınası’nı ‘yok saymak, görmezden gelmek, hafife almak’ gibi bir seçeneği de..
Federasyon yönetiminin, disiplin ve tahkim kurullarının, Merkez Hakem Komitesi'nin işi artık hiç kolay değildi.
Ve elbette bir dünya büyüğünün deyimiyle, ‘artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı..’
Konyaspor maçına gelince, Szymkowiak ile başlayıp Fatih’in aklından ve Gökdeniz’in ayağından filelere giden golün keyfi yaşanırken, Emrah’ın ortası ve Türkiye’nin en iyi hücum oyuncusu Fatih Tekke’nin kafasından filelere giden topla 2-0 oluverdi skor.. İlk yarı biterken Szymkowiak korneri attı, Fatih bir kez daha kafasını kullandı ve maç, psikolojik olarak bitti.