Messi’yi alkışlamak

GEÇEN hafta içinde TRT’de izledim. İspanya Kral Kupası maçının son dakikalarıydı. Atletico Madrid’in Vicente Calderon Stadı’ndaki 55 bin kişi, ayağa kalkmış Barcelona takımının süper yıldızı Lionel Messi’yi alkışlıyordu. Madrid seyircisi, karşılaşmadaki 3 golü atan Barcelona formalı rakibine duyduğu saygıyı, böyle sergiliyordu.

Yani kendi takımının yenilmesine neden olan rakip takım oyuncusu, aslında "Bir düşman" değildi. Küfür edilecek, çakmak veya ayakkabı atılacak, saldırılacak bir değer hiç değildi.

Uygar olmak, uygarlığın kültürü ile yoğrulmak böyle bir şey olmalıydı.

Tıpkı, üç veya dört yıl önce izlediğim bir Barcelona-Liverpool şampiyonlar ligi maçındaki gibi.

Liverpool seyircisi, maçı kazanmanın mutluluğunu "You’ll never walk alone" adlı efsane şarkıyla kutluyor, stattaki Barcelona taraftarı da onlara duyduğu saygıyı, ellerindeki Barca atkılarını havaya kaldırarak gösteriyor ve rakibini selamlıyordu.

Daha önce de defalarca yazdım, "Saygı görmek için, saygı göstermeyi bilmek ve başarmak gerekir" diye. Barcelona’nın rakibinden gördüğü saygı, tıpkı rakiplerine gösterdiği gibiydi.

Düşündüm, "Biz neden böyle güzellikleri yaşamıyoruz? Bizim neyimiz eksik?" diye..

Ya saygı duyulacak insanlar azdı ya da saygı duymayı bilenler... Belki de çevresine ve kendisine saygısı olmayanlar çoğunlukta idi.

Bir başka ve en akılcı olasılık, "Ne pahasına olursa olsun kazanma" felsefesi, bizi bu hale getirmişti.

Üçüncü şık’ı işaretledim...

Açıklayın öğrenelim

ANKARAGÜCÜ-Tokatspor kupa maçının ardından yayınlanan "İcra Kurulu açıklaması" ibret vesikası gibi.

Beştepe’de son dönemde icraatlarından çok açıklamalarıyla popüler hale gelen bu kurul, kendi taraftarının tepkisini değerlendirirken diyor ki:

"Sorun kulüpten maddi çıkar sağlayamamak, bedava maça girememek, bedava bilet alarak karaborsacılık yapamamak ve parasını ödemedikleri için iptal edilen kombineleri bedavaya getirememektir." Sanki herşey güllük gülistanlık da birileri, Mevcut Başkan ile yönetimine tepki göstererek haksızlık ediyor. Teknik adam ve futbolcuya hiç tavır yok üstelik. Yazının son bölümündeki cümle daha da ilginç: "Maksatlı kişilerin kimler tarafından, hangi amaçla nasıl beslendikleri herkesçe bilinmektedir." Öncelikle bir alan varsa, bir de verenin olması gerekir. "Aldığı zaman senin adına bağıran, başkası verdiğinde de sana bağırır" diye bir akli değerlendirme de yapılır ister istemez. Bu işlere ilişkin tespitlerde bulunmak için, ya yapmış veya bu işe yakından tanık olmak yeterlidir. 5149 sayılı yasaya göre, "Yapmak ta, bilip açıklamamak ta" suçtur. İddiasını ispatla yükümlü kişilerin, hemen gereğini yapması gerekir.

Üstelik "Maksatlı kişilerin kimler tarafından, hangi amaçla nasıl beslendikleri herkesçe bilinmektedir" cümlesini biraz daha anlaşılır hale getirme gereği vardır.

Kim, kimi beslemektedir?

Ne için beslemektedir?

Nasıl beslemektedir?

Ne zamandır beslemektedir?

Nerede beslemektedir?

Bazıları sevmese de açıklık, şeffaflık ve dürüstlük, her zaman iyidir ve herkese lazımdır.

Bu sorular, kamuoyu adına öğrenip kamuya duyurmamız gereken önemli konulardır.

Hadi açıklayın da hep birlikte öğrenelim...

Ben inanmadım ama...

İLK anlatıldığında inanmadım ama anlatan, büyük yemin verince başka çarem kalmadı. Olay, geçtiğimiz hafta Beştepe’nin alt bölümünde yaşanıyor.

Teknik Direktör Hakan Kutlu’nun "27 yıllık Ankaragüçlü Hakan Kutlu’yu 27 günlük Ankaragüçlüler görevden alamaz" deyip, istifa ettikten sonra yeniden göreve gelişi sırasında medyada çıkan, "Hakan geldi, yönetim gitti" haberlerinden rahatsız olan 4-5 yönetici kulübe gelir, onursal başkanın makamına çıkar ve der ki, "Sayın başkan, bizim göreve geldiğimizde verdiğimiz peşin istifalarımızın kabul edildiği, müstafi olduğumuz her yerde konuşuluyor, yazılıp çiziliyor. Biz görevde miyiz yoksa müstafi miyiz? Sizden bunu öğrenmek istiyoruz."

İddiaya göre, eski başkan yeni onursal başkan, gözlerini ilk kez duyduğu önemli bir şeyin hayret ifadesiyle açarak, "Kim uyduruyor kardeşim bunları. Ne istifası. Hepiniz görevinizin başındasınız. Kongreye kadar birlikteyiz, sonrasına bakacağız" diye konuşur.

Görevde olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayan arkadaşlar, akıllarına gelmediği için sormazlar, "Kulüp dışından bir icra kurulu oluşturmak istediğiniz ama değerli eski bir bürokrat arkadaşınızın görevi reddettiği doğru mu?" şeklinde bir dedikodunun ortalıkta yaygın biçimde dolaştığını. Sonuç olarak Mevcut Başkan da, yönetimi de işbaşında, şimdilik...

Anlayacağınız, icraatlar yönetimden, açıklamalar icra kurulundan...
Yazarın Tüm Yazıları