TRABZONSPOR için maç ilk 10 dakikada bitebilirdi; Isaac ile Ali Cansun bomboş pozisyonda iki mutlak golü atabilseydi... Çok yorulmadan, terlemeden evlerine dönerlerdi.
Bir takım düşünün ki, ilk ciddi gol şansını 44’üncü dakikada yakalayabiliyor. Ve bu takım, lig üçüncülüğü gibi bir iddia taşıyor. Üstelik, iki rakibi Beşiktaş ile Kayserispor son haftalardaki gibi yine puan kaybediyor. Aslında Trabzonspor yönetiminin bu rakiplerini bir şekilde teşvik etmesi lazım! Ya da "İki gözüm önüme aksın,maçlarını kazandılar" diye kendi oyuncularını kandırmasın. Başka türlü bu takımın kazanması mümkün değil. Çünkü kafada lig bitmiş. Kimsenin kazanmak gibi bir kaygısı yok.
İlk yarıda golü atan rakipleri, koca ikinci devre boyunca topyekün geri çekilmiş ’gol yememe’ savaşına girmiş, ama onların atacak mecalleri yok.
İkinci 45 dakikada iki ibretlik pozisyon var. Biri Gökdeniz, diğeri de Fatih Tekke ile gol olamayan... Filme alsan, beceriksizlik örneği diye ders verir, gençleri eğitirsin. Hadi 90+1’de kaçıran Erdinç’tir, stoperdir dedik. Ama diğer ikisini ne anlamak mümkün, ne de anlatmak.
Yalan rüzgarı
Trabzonspor sanki kazanmamak için her şeyi yaptı. Bakmayınız siz ikinci 45 dakikadaki ’yalan rüzgarı’ gibi saldırıya... İçi boştu, bomboş.
Bu takımda iki, bilemediniz üç yürekli oyuncu var. İlki kesinlikle Lee, ikincisi Fatih Akyel, biraz da kaleci Jefferson. Diğerlerinin ruhu uçmuş, bir yerlere kaçmış.
Dün Ankara’da Trabzonspor mu yenildi, yoksa Gençlerbirliği mi yendi? Mesut Bakkal ile öğrencilerinin hakkını teslim etmek gerek. Aslanlar gibi savaştılar, ilk 45 dakikada 3-4 fark yakalayabilirlerdi ama onlar, "UEFA için 1-0 da yeter" deyip, gereğini yerine getirdiler. Bakkal dersini iyi çalışmış, öğrencilerini de iyi çalıştırmış. Vahid hoca da sadece bakmış, bakakalmış.