Kabus gibi bir gün

KABUS gibi bir gündü 21 Aralık..

Kocatepe Camii’nde 3 cenaze, Karşıyaka Mezarlık Camii’nde bir başka..

Oğlum gibi sevdiğim Gökçe Karataş’ın anma töreni.. Dile kolay tam 9 yıl olmuş Gökçe’yi yitireli..

O ışıl ışıl yüze, Ankaragücü sevgisiyle dolu o yüreğe veda edeli..

Kocatepe Camii’nde Türk futbolunun duayen başkanı İlhan Cavcav’ın kalp krizinden vefat eden sevgili kardeşi İhsan Cavcav, Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu üyesi İsmail Özersin’in hayat arkadaşı Necla Özersin ile İngiltere’de yaşayan kökten Ankaragüçlü Bilgisayar Mühendisi Ziya Adnan’ın çok sevdiği ablası Dr.Nilgün İçöz’ün son yolculukları öncesi törenleri vardı..

Ve günün son kötü haberi Karşıyaka Mezarlığı’ndan geldi.. Yaşamını Ankaragücü tribünlerinde geçirmiş, sarı lacivertli renkler uğruna ömrünü vermiş sevgili Abbas, yakalandığı amansız hastalığa yenik düşmüştü..

Ve dostları, onu son yolculuğuna uğurluyordu. İşte böyle bir gündü 21 Aralık 2006 Perşembe..

Kasım ayını hiç sevmezdim ama 21 Aralık solladı onu.. Ve geçti gitti, iz bırakarak..

Sevgili Ziya Adnan’ın deyimiyle, "yaşamın ilk yarısı iyiydi de; ikinci devre gol yemekle geçiyordu. Defans yapmayı öğrenmek, takım halinde savunmayı başarabilmek önemliydi dostlarla birlikte.."

Ve hayat, hiç bir şey uğruna, kimseyi kırmaya değmezdi..

İşte bu nedenle, nur içinde yat Gökçe.. Allah rahmet eylesin İhsan bey, Necla hanım, Dr. Nilgün hanım ve sevgili Abbas..

Tanrı sizlere rahmet, geride bıraktıklarınıza sabır versin..

Yanlış hesap Bağdat’tan dönmez

LİGİN ilk yarısı nefes nefese bitti. Zirvedeki ile en alttaki arasında birkaç kazanım ve kayıplık farkla..

İki yıldır Levent Bıçakçı’nın büyük çabasıyla cazip hale gelen Fortis Türkiye Kupası maçları oynandı üç gün içinde..

Ve öylesine ilginç bir hale geldi ki..

D Grubu’nun 9 puanlı lideri Ankaragücü, Gençlerbirliği’nin Beşiktaş’ı 3-0 yenmesi nedeniyle, elenme tehlikesiyle karşı karşıya.. Beşiktaş’ı duman eden Gençler, son maçta Rize’ye yenilir veya berabere kalırsa, her an sakata gelebilir.

Ankaraspor ise Trabzonspor’un grubunda.. Oynadığı üç maçta da alışılageldiği üzere beraberlik alan Leoparlar, son maçı kazanır, Trabzonspor da Konyaspor’u yenerse çeyrek finalist olacak..

Yani işler, sarpa sardı.. Durumlar, karma karışık..

Bizim Özgür Şahiner’in deyimiyle "devir, artık hesap devri.."

Hesabını iyi yapan, kupa yolunda devam eder.. Yanlış hesap ise artık Bağdat’tan bile dönmez..


Değişim ve gelişim

GEÇTİĞİMİZ hafta içinde "Anti Haluk Ulusoy savaşında" yeni bir cephe açıldı..

Her şeye rağmen Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğuna oturan Ulusoy için yine düğmeye basıldı..

İşin ciddiyeti, Başbakan Erdoğan’ın iki önemli kentin Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ile Melih Gökçek’i çağırıp, düğmeye bizzat basmasından belliydi. Üstelik bir önceki seçimde Ulusoy’a destek veren Gökçek, artık diğer tarafta idi.. Zaten Ulusoy’un son yaptığı açıklama da "Gökçek’i diğer tarafta kabul ettiği" yönünde idi..

Ancak tüm medya kurumlarının merkezlerine tek elden gönderilen, "Ulusoy için düğmeye basıldı. 15 kulüp, Ulusoy’u istemiyor" şeklindeki haberlerde ciddi çelişkiler vardı..

Hadi Gökçek, bu tarafa geçmişti de, kalan 14 takım kimdi?

Belli ki, Trabzonspor’un tavrı aynıydı.. Denizlispor, kayıtsız şartsız Ulusoy’a bağlı idi.. Ankaragücü de cephe değiştirmemişti.. Beşiktaş’ın inkarı, imkansızdı.. Sivas’ın duruşunda da bir değişim yoktu.. Bir yıl önce karşı tarafa oy vermesine karşın futbolda istikrar adına Ulusoy’u savunan Gençlerbirliği başkanı İlhan Cavcav da bu cephede yer aldığını söylemişti. Vestel’in de Kulüpler Birliği’nin Radison toplantısında Ulusoy lehine oy verdiği, herkesin malumuydu.

Yani şimdilik bir duruş içinde olan 7 takım vardı.. Bize öğretilen ise matematikte 18’den 7 çıkınca, 11’in kalacağı idi.. Ve bu, ret cephesinin 15 takımdan oluştuğu iddiasının doğru olmadığı anlamına geliyordu..

Peki.. Kim vardı diğer tarafta ?

Fenerbahçe, "Anti Ulusoy" cephesinin başını çekiyordu. Bursasporlu Levent Kızıl’ın başkanlık rüyası da "o tarafta olma" gerekçesiydi.. İki Kayseri takımı ile Konyaspor, baştan beri açık seçik "Ulusoy karşıtı" tutum içindeydi.. Tıpkı Sakaryaspor gibi.. Bir yıl önce Ulusoy’un en büyük destekçisi olan Ankaraspor da artık bu safta idi.. Gaziantepspor için de aynı iddia vardı.. Galatasaray, Seyrantepe Projesi gereği, iktidara yakın olmanın getirilerini iyi biliyordu. Türkiye’deki dengeleri iyi bilen Çaykur Rize’nin seçimi de bu cephe idi.. Başlangıçta Ulusoy’u uygun gören Antalyaspor’un tercihi de siyasi otorite ile aynı çizgiye gelmişti..

Bu saptamalar, çok kısa süre öncesine kadar ortaya konulan tavırların sonuçlarıydı..

Türkiye’de hala geçerliliğini koruyan, bir siyaset büyüğümüzün deyimiyle "dün dündür, bugün de bugün" şeklindeki sözün futboldaki etkisini birlikte gözlemleyeceğiz.. Çoğunluğu iş adamı olan başkanların, yaşayacağı değişim ve gelişimin zamanı, şekli ve boyutu önem kazandı şimdi..

Kimler değişecek ve gelişecek, hep birlikte göreceğiz..
Yazarın Tüm Yazıları