İyi insan olmak

Elbette geçmişte hepimiz hatalar yaptık. Kimbilir, bugün de farkında olmadan yapıyoruz.

Bu kadar hızla geçen hayatın içinde, hata yapmadan yaşamak da imkansız.

Aslında hata ile yanlışın farkını, etkilerini ve sonuçlarını önemseyerek yaşamak önemli.

Bir de iyi insan olmaya çalışmak. İyi insan olmak demek, herkese gülücükler dağıtmak değildir. İnsanlara para dağıtmak da iyi insanlık anlamına gelmez. Aç bıraktıktan sonra karnını doyurup, sırtını ısıtmak da...

İyi insan olmak, doğru işleri doğru zamanda yapmaktır.

Mesela, İbrahim Kutluay, Emre Aşık, Bahar Mert ve Hürriyet Güçer gibi, iyi duyguları içten taşımaya, adam (ve elbette hanım) olmayı çaba göstermektir.

Bu dört insan, toplum gönüllüsü olarak, Zihinsel Engelliler için çalışma kararı almış, bunu resmiyete dönüştürdü.

Birkaç gün sonra yapılacak bir seçimin, önemli bir tarafı oldu bu 4 iyi insan.

Yıllar önce basketbol sahasında mükemmel yetenekleriyle izlediğim, çok genç iken tanıyıp olgun dönemine kadar dikkatle gözlediğim İbrahim Kutluay, artık bir sosyal sorumluluk sahibi.

Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş formalarının yanısıra A milli takımdaki bıkıp usanmaz mücadele gücüyle iyi bir savunma futbolcusu olan Emre Aşık, artık toplumu savunma yolunda.

Başkentin milli takıma kadar yükselen önemli bir değeri olan voleybolcu Bahar Mert, annelik duygularını da katarak, zihinsel engelli insanlar için kolları sıvadı.

"Beni böyle bir işte nasıl unutursunuz" diye organizasyona son anda katılan toplum gönüllüsü Ankarasporlu Hürriyet Güçer’in olaya bakışı da çoktan kocaman bir alkışı haketti.

Bu toplumda ünlü olabilirsiniz, zengin de...

Belki güzelsinizdir, belki yakışıklı ve de popüler.

Ama iyi insan olmak, bambaşka bir şeydir.

İyi insan sıfatıyla, saygı görmek herşeyden önemlidir.

Doğruyu bulmak için

"Soğuk bir Ocak sabahı bir adam, ABD’nin Başkenti Washington’un metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı tane Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip gider. Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da hızla yoluna devam eder.

Kemancı, ilk bir dolar bahşişini, 4 dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer gider.

Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için hızla yoluna devam eder.

En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir erkek çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Çocuk, arkasına dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider.

Bu 45 dakika boyunca, kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir.

Kemancı, çaldığı sürece 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez ve alkışlamaz.

Ve hiç kimse, onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elinde daha önce Paganini’nin kullandığı 3 buçuk milyon dolarlık Stradivarius marka özel kemanla, en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz.

Üstelik Joshua Bell’in metrodaki ücretsiz bu mini konserinden iki gün önce Boston’da verdiği konser biletleri, ortalama 100 dolara satılmıştır."

Bu hikayeden herkes, farklı dersler çıkarılabilir.

Benimki, "Hayatta kim olduğunuz kadar; işinizi nerede yaptığınızın da önemli olduğudur."

Muhabir iseniz gazeteniz, sporcu iseniz kulübünüz, politikacı iseniz partiniz, bürokrat iseniz kurumunuz, sanatçı iseniz sahneniz, çok ama çok önemlidir.

Yanlış yerde, doğru iş yapsanız da hiç bir şeye yaramaz.

Tıpkı doğru yerde, yanlış iş yapmanız gibi...

Önemli olan, doğru insanın, doğru zamanda, doğru yerde, doğru biçimde bulunmasıdır.

Doğruyu bulmak için...
Yazarın Tüm Yazıları