BİRKAÇ ayran ile pet şise nedeniyle tadı kaçmıştı maçın.. Oysa Apoel maçındaki Rum fanatikler, sadece zarar vermeye gelip çok başarılı olmuşlardı.
Böylesine önemli bir maçta sessizlik vardı Avni Aker’in tribünlerinde.. Üstelik olabildiğince büyük gürültü gerekirken.. Öylesine olumsuzdu ki, sahadaki takımın üç gün öncekiyle ilgisi yoktu..
Trabzon takımı, özellikle ilk yarıda yitik coşkusu, bitik kazanma hırsı, yok olmuş mücadele gücü ile pili bitmiş bir oyuncak arabayı andırıyordu..
Beşiktaş İnönü Stadı’nın yıldızı Gökdeniz, tek atımlık barutunu kullanmış eski bir tüfek gibiydi. Ancak 2. yarıda canlanmayı aklına getirdi. Ziya Doğan’ın 64 dakika inatla dayandığı Marcelinho, baklavasına maç oynayan mahalle takımının ağır ağabeyini andırıyordu..
10’a 10 oynandı
Hiçbir şey yapmadan golü attı İspanyollar.. Tek atak yapmadan, uzaktan bir şutla..
Marchelinho 20. dakikada topla gitti, altı pasta golü atamadı. Bu pozisyon, döndü 21. dakikada Valdo müthiş vurdu, Jefferson seyredince gol oldu.. Hoş sadece kaleci değil, iki ön savunmacı da ne yaptığını izliyordu golün nasıl olduğunu..
Tribün sessizliğine, ölüm sessizliği eklendi. Osasuna 40. dakikada Martinez’in kırmızı kart görüşüyle 10 kişi kaldı. Böylece maç 10’a 10 oynanmaya başladı. Çünkü hiçbir şey yapmayan el freni Marcelinho nedeniyle Trabzonspor zaten eksik oynuyordu.
Ölümüne olacak
İkinci yarıda "artık kenara gelir denilen Marcelinho" sahada kaldı, Szymkowiak duşa girdi..
Trabzonspor "atacağım" derken, 10 kişilik rakibinden ikinciyi yedi.. Kan ter içinde Gökdeniz ile 2-1’i yakaladı.. Ve son dakikalarda Umut’un kafasıyla beraberliği buldu.
Trabzonspor’un artık işi zor.. İkinci maç, ölümüne olacak..
İşin özeti, bu Osasuna, Barcelona veya Real Madrid değil..
Ancak İspanyol terbiyesi ve disiplini var.. En önemli fark da bu zaten..