İLK 45 dakika Çakal Carlos’a izlettirilse, yaşadığı bu işkenceye son vermek için dünyadaki tüm terör olaylarının sorumluluğunu gözünü kırpmadan üstlenirdi. Elbette, mahkeme huzurunda inkar etmek, "İfadem, ağır işkence altında alındı" demek koşuluyla.
Bordo mavili ekip, orta alanındaki en kötü oyuncusu Selçuk İnan önderliğinde "Hiçbir şey yapmamak için" çok direndi. Futbolun tüm doğrularını inkar ederek, topu rakip kale yönüne değil, sahanın enine dolaştırıp, garip bir "Yengeç Taktiği" uyguladı. İlk bölümde Gökhan Ünal ile girdikleri iki net pozisyon gol olsa, herkes "Vay be, ne maç olmuş" deyip, kendini kandıracaktı.
Bu bölümde Konyasporlu Cihan’ın ortasında Tayfun Cora’nın havadaki elinin topla buluşması nedeniyle konuk ekibin verilmeyen çok açık bir penaltısı vardı. Hakem Aytekin Durmaz, ya göremedi ya da gördü de çalamadı. Yani düdüğü yuttu.
Ciddiyetsizlik
İkinci yarı, Konyaspor yarı alanında geçti. 10 dakikada inanılmaz 4 pozisyonu gol yapmayı başaramadı Karadeniz Fırtınası. Gökhan, Umut, Yatara ve Tayfun ile ya dışarı vurdular veya Trabzonlu kaleci Oğuzhan’a. Ve tek kornerde işi bitirdi konuk takım.
Sonuçta, dünkü yenilginin üç ana nedeni vardı.
İlki, Trabzonspor oyuncularının ofansif ciddiyetsizliği veya inanılmaz beceriksizliği. İkincisi, kornerde adam paylaşmayı başaramayan, defansif sorumsuzluk.
Üçüncüsü ise Colman’ı oyundan çıkarırken, haftaların kötüsü Selçuk’u inatla sahada tutan teknik direktör Ersun Yanal’ın tercih yanlışı.
Çok şey kaybetti
Kaybederek, ligin altını karıştırmayı alışkanlık haline getiren Trabzonspor, Konyaspor yenilgisiyle sadece bir maç değil, çok şey kaybetti.
Tıpkı, 1996 yılındaki Van Faciası gibiydi dünkü maç. 10 pozisyonun gol yapılamadığı, tek atakta gol yenilen o unutulmaz oyun gibiydi. Hani ligin bitimine iki hafta kala, Fenerbahçe’ye kaybedildiği zannedilen şampiyonluğun, gerçekte uçup gittiği 1-0’lık o karşılaşma vardı ya.