HAFTALARDIR görünmeyen bir el vardı Trabzonspor’un üstünde. Varlığını çok hissettirmeden Karadeniz ekibine yardımcı olan...
Bir dağdaki kar küreme aracı gibi önünü açan... Bordo mavililerin rakipleri birer ikişer puanları kaybederken, Trabzonspor’un da kazanmasını sağlayan... İşin doğrusu, çok zorlanmadan, iyi oynamadan, yediğinden hep fazlasını atarak kazanıyordu Karadeniz Fırtınası. Böylelikle önce Gençlerbirliği’ni altına alıyor, ardından da UEFA hedefindeki rakipleri Beşiktaş ve Kayserispor’a yaklaşmasını sağlıyordu bu görünmeyen el.
Ligdeki son yenilgisini aldığı Kayseri Atatürk Stadı’nda görünmez el kendini yok etti ve "Benden pes artık" deyip, görevi bıraktı.
Sahada futbol yoktu
Kimbilir, ilk 10 dakikada Trabzonspor’un kaçırdığı iki pozisyondan biri gol olsa, sonuç böyle olmazdı belki de. Yattara’nın getirip servis yaptığı bu iki pozisyonun dışında bir de Timuçin’in şutunu çıkarsak futbola benzer bir şey de yoktu ya. Halilhodziç’in sahaya sürdüğü Szymek ile Djokaj’dan hayır olmadığı gibi... Kimden hayır vardı ki Trabzonspor’a? Yine nispeten iki stoper vasatı aştı, kaleci Jefferson 3-4 iyi kurtarış yaptı. Hüseyin isteksiz, Tayfun adam kaçırma ustası, Fatih Tekke de "Avrupa’ya gitmeden şu kalan birkaç maçı da oynayayım bari" der gibiydi. Yattara sahaya eğlenmek için çıkmış bir çocuk gibiydi. Canı istedi, koştu orta yaptı.. İstemedi, rakiplerine uzaktan baktı. Kesin olan şu ki, İlkem gibi gencecik bir çocuğa teslim oldu. Hoş, bu gencecik İlkem, attığı yürek golüyle koca Trabzonspor’u teslim aldı ya.
Kayseri Erciyesspor, Trabzonspor karşısında son derece akıllı ve haddini bilerek oynadı. İkinci 45 dakikada kontratakları daha akıllı kullansalar fark bile bulabilirlerdi. Ancak istedikleri 3 puanı tek golle aldılar.
Sonuç olarak Trabszonspor kazanması gereken bir maçı kaybetti. Üstelik kaybederken kazanacak hiçbir şey bulamadan.