MAÇ öncesi mesajlar dostça verilse de, kente gelenin önüne çiçekler serilse de Trabzon ile Sivas arasında geçen yıl yaşanan olay, kolay unutulmayacak anlaşılan.
Dünkü karşılaşmada sahada oyuncular arasındaki gerginlik, bunun en önemli göstergesi. Sert hareketler, itişmeler, temposu düşmeyen itirazlar ve tabi kartlar. Ve de elbette tüm bunların tribünlere olumsuz yansıması..
Kim ne derse desin, kim itiraz ederse etsin, Trabzonspor-Sivasspor maçları, bakan müdahalesi gerektirecek "Gerginlik Klasikleri" arasına giriyor yavaş yavaş.
İlk 15 dakikadaki Trabzonspor baskısı müthişti. Ve tabi Sivasspor’un direnişi de. Yattara’nın sağ kanadından geliştirilen ataklar, yağmur gibi geldi Petkovic’in kalesine. Ama bir türlü golü bulamadı bordo mavililer. Koca bir ilk yarıyı, tek bir şut atmayı akıl edemeden veya başaramadan geçirdi Karadeniz Fırtınası.
Penaltıyı atladı
Hayrettin’in 3. dakikada Umut’un önündeki topa hamlesindeki kontrolsuz hareketi, tartışmasız penaltı idi. Hakem Selçuk Dereli, bunu atlayıp, Trabzonspor’un penaltısını veremedi. Bunun hemen iki dakika sonrasındaki Bilica ve son dakikada Abdurrahman’ın ellerinin topla buluşması, penaltı değeri bulmamakta haklı idi.
Trabzonspor ilk 15 dakikasını çok iyi ama sonuçsuz, kalanını "Saldır ha saldır" sistemiyle, şişirmece oynadığı maçta, tek puana razı oldu.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın puan yitirdiği haftada daha kazançlı olabilir, galibiyetle puan farkını açabilirdi.
Gökhan biraz daha özenli olsa, Colman iyi oynasa, Selçuk biraz kımıldasa, Yattara bir 15 dakika daha iyi futbol lütfetse, Umut kafayı alt köşelere vurmayı başarsa ve Trabzonspor takımı, yağışlı havalarda uzaktan atılacak sert şutların gol olabileceğini bilip, bunu sahada denese.
Ama olmadı. Hem atamadı, hem de yemedi bordo mavililer.
Kayıp modasına uyup, haftayı zirvede tek puanla kapattı.
Kısa günün karı mı yoksa, amaçsız oyunun gereksiz kaybı mı diye sorabilirsiniz. Bence ikinci şık doğrusu.