SAHALARIN voleybol alanına döndüğü, çirkinliğin kol boyu gittiği futbol aleminde temiz, tertemiz kalmak önemliydi. Yani futbolu sahada oynamak, masada güçlü olmak.
Kazanma, başarma felsefesi bu olmalıydı.
Sahayı sokağa çevirip, kavga, gürültü, kaba kuvvet gösterileri değil.
Zaten güçlü olursan, kazanmayı hak edersen kimse önünde duramazdı. Karşına çıkmaya, cesaret bile edemezdi. Atacaksın, saymayacaklar, bir daha ve de bir daha... Taa ki sayılana, kazanacak rakamı bulana kadar. Doğrusu bu idi.
Eskişehirspor’dan ortak hata eseri, bir uyku golü yedi Trabzonspor. Orta sahasından, günün kötüsü Serkan’a, stoperler ve kaleci Sylva’ya kadar hepsinin katkısı vardı 1-0 yenik duruma düşüşte. Sonra, Fırat Aydınus’un futbol kuralları değil, "Güncel kriterlere göre" verdiği ilgisiz penaltı, Yattara’nın kötü vuruşundan çok, Tanrı’nın müdahalesiyle kalecinin ellerinde kaldı. İşte İlahi Adalet dedikleri bu idi.
En iyisi "Erkek hemşire"ydi
Sonra çok daha zorunu attı Gökhan. Hak ederek, hakkını vererek. İkinci yarıda son 20 dakikaya gol kaçırma çeşitlemeleriyle giren bordo mavili takım, gecenin yıldızı Gökhan Ünal’ın düşe kalka attığı zor golle maçı kazandı.
Gergindi Trabzonspor. Yine iyi futbol oynamadı. Gecenin en iyisi, gol sonrası "Sus işareti" ile poz veren "Erkek Hemşire"Gökhan Ünal idi.
Yattara,Selçuk,Serkan iyi olabilse, Colman,Umut ve de Isaac daha etkili kılınsa, zaten fark olurdu. Daha çok isteyen, bunun için de çabalayan Trabzonspor, bir kez daha kazanıp finalde kolbastı ile perde kapattı.
Ve Karadeniz Fırtınası, "Süper Lig’e balans ayarı yaptı".