Paylaş
Malum, barolar sadece meslek örgütleri değil, aynı zamanda adaletin savunucusu, savunma hakkının toplumdaki teminatıdır da.
Bu yüzden, baroyu kimlerin yönettiği sadece avukatları değil, hepimizi ilgilendiriyor. Hele de hak ihlallerinin tavan yaptığı bu ‘olağanüstü’ dönemde.
Baro seçimine 5 ayrı grup giriyor ve bunlardan birisinin başkan adayı kadın; Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu’nun adayı Several Ballıkaya.
Baronun 138 yıllık tarihinde hiç kadın başkanı olmadı. Sadece 3 kez bir kadın baro başkanlığına aday gösterildi.
Ballıkaya 26 yıllık avukatlık hayatında insan hakları ve demokrasi mücadelesinin içinde, işkence görenin, yargısız infazda evladını kaybedenin yanında oldu. Haksızlığa hukuksuzluğa uğrayan herkesin savunulması gerektiği prensibinden hareketle onların davalarını takip etti.
Şimdi de aynı bakış açısıyla baroyu yönetmek istiyor.
*
AVUKATLIK ONURLU BİR MESLEK BUNA UYGUN İCRASINI SAĞLAMAK GEREK
Kadınlarla ilgili çok önemli sorunların kurumun mevcut çalışma tarzına yansımadığını söyleyen Ballıkaya, kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini ve kadınların yaşadığı ayrımcı uygulamaları baronun gündeme getirip aktif bir tutum almadığından dem vuruyor.
Baronun Kadın Hakları Merkezi’nin daha işlevsel hale gelebileceğinden söz ediyor; kadınların bu merkeze başvurusunun kolaylaştırılması ve kararların uygulanması için merkezin etkin rol alması gerektiğini belirtiyor.
Genç avukatların çok düşük ücretlerle emek sömürüsü altında staj yaptıklarını, bunun işin fıtratında olmadığını anlatıyor: “Gençlerin çoğu stajı bitirdiğinde artık avukatlık yapmayı istemeyecek kadar bıkıyor bu işten. Baronun çok önemli kaynakları var; bu kaynakları dayandığı meslek grubunun ihtiyaçları doğrultusunda kullanmalı. Avukatlık onurlu bir meslek; buna uygun icrasını sağlamak gerek.”
*
BARO CAN YAKICI SORUNLARLA İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI YAPIP GEÇEMEZ
Baro o kadar çok şey yapabilir ki aslında...
Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konularında yargının verdiği yanlış kararların düzeltilmesi, yargıdaki erilliğin giderilmesi için öneriler hazırlayabilir, Meclis’i aktif tutum almaya çağırabilir.
Pozitif ayrımcılığı esas alan yasal düzenlemeler için kadın örgütleriyle omuz omuza çalışabilir.
Mahkemelerin her indirim hükmünü uyguladığı bu denli yaygın kadına şiddet suçuyla ilgili “Biz ne yapabiliriz ki” demeden kaynağına inebilir. Basın açıklaması yapıp geçmek yetmez.
*
İŞ CİNAYETLERİNE ÇÖZÜM ÜRETMEK EN ÇOK HUKUKÇULARIN GÖREVİ
Ballıkaya, yönetime gelirlerse baronun etki gücünü toplumsal sorunların çözümünde kullanacaklarını söylüyor.
İş cinayetlerini özellikle vurguluyor. “İş cinayetleri biz avukatlarla yakından ilgili çünkü biz o davaların yürütücüsüyüz. Oradaki acıyı, ailelerin yaşadığı kaybı biliyoruz” diyor ve ekliyor: “İş cinayetleri işçinin ölümüyle bitmiyor, toplumsal sonuçları da var. Ortada kalan aileler var. Bunlar ne yazık ki şu anda baronun gündeminde değil. Baro, ‘Biz hukuk kurumuyuz, avukatlarla ilgileniyoruz’ deyip bu alana gözünü kapatamaz. Bu, bizim de parçası olduğumuz toplumsal yapının sorunu. Çözüm üretmek hukukçular olarak en çok bizim görevimiz.”
*
HUKUKÇUNUN GÖREVİ ADALETİ SAVUNMAKTIR
Türkiye’nin en sıkıntılı dönemlerinden birinde İstanbul Barosu’nu yönetmeye talip olmakla ilgili de şöyle diyor: “Asıl bu dönemde görevli görüyoruz kendimizi. Hukuksuzluk ve insan hakları ihlallerinin had safhada olduğu, duruşmaların görülemediği, ertelendiği, mağduriyetlerin arttığı bir dönemde hukukçunun görevi hukuksuzluğa karşı çıkmak, adaleti savunmaktır.”
Ballıkaya aslında bildiğimiz şeyi bize hatırlatıyor...
Avukatlık yasasında baro, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmakla da görevli kılınmış bir kurumdur.
Ve bu yasal görevini hatırlayarak, kadın cinayetlerinde, çevre katliamlarında, insan hakları ihlallerinde, iş cinayetlerinde, adalete ihtiyacı olan herkesin yanında hak mücadelesi vermelidir.
Paylaş