Paylaş
TÜRKIYE’de çocuk olmak görünüşte harika.
Pek sever bu ülke çocuklarını.
Burada çocuk hayatın merkezidir.
Burası çocuklarına özel bayram ilan eden tek ülkedir.
“Çocuk yap. 3 çocuk yap. 5 çocuk yap” telkinlerinin son bulmadığı yerdir.
Sokakta el âlemin çocuğundan yanak alıverenlerin memleketidir.
Yüzeyde ve epey yüzeysel şekilde pek sever bu ülkenin insanı çocukları.
*
Çocuk sevgimiz de riya sarmalına dolanmış vaziyette.
Bu nasıl çocuk sevgisiyse...
Sefaletten, yoksulluktan, acıdan, hastalıktan ve ölümden başını kaldıramayan çocuklarla dolu memleket.
Sokakta dilenirken, mendil satarken yanaştığında, trafikte arabaya yapışıp camları silmeye kalktığında küfürlerle kovulan çocuklarla dolu memleket.
“Belediye toplasın bunları” diye serzenişte bulunanların çocuk sevgisi ne kadar olursa, bizimki de o kadar işte.
*
Yılda 14 bin çocuğu hâkim karşısına çıkaranların ülkesi burası.
Çocukları ağır ceza mahkemelerinde yargılayanların...
Yılda 120 bin çocuğu adalet sistemiyle tanıştıranların...
Cezaevlerini çocuklarla tıka basa dolduranların ülkesi burası.
Çocuklar bu ülkenin cezaevlerinde tecavüze uğruyor, dayak yiyor, kelepçeleniyor, mavi odalara kapatılıyor, tecrit ediliyor, ceza niyetine aç susuz bırakılıyor.
Bu ülkede cezaevinden çıkan çocukların 5’te birinin gidecek bir evi bile yok, yarısından fazlası bir şekilde gerisin geri cezaevini boyluyor.
Bu ülke çocuklarını topluma kazandıracak kadar bile sevmiyor.
*
Bu ülkede çocuklar Türk-Kürt diye ayrılıyor, ‘terörist’ diye kurşunlanıyor, gözaltına alınıyor, eyleme katıldılar diye müebbetle yargılanıyor.
Kaçakçılık yapanlar ödüle doyamazken, ekmek alacak kadar bile parası olmayan çocuklar baklava çaldılar diye yıllarca hapis cezası alıyor.
*
Bu ülkede çocuklar ucuz işgücü adına sömürülüyor.
En basitinden evde işçilik yapıyor. Çıkıp oynamak varken alışveriş yapıyor, yemek pişiriyor, çamaşır yıkıyor, ütü yapıyor, hasta bakıyor, evi temizliyor.
Bu ülkede 400 bin çocuk, çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinden olan tarım sektöründe çalışıyor.
Kuru ekmekle kahvaltı ediyor, günde 11 saat güneşin altında fındık topluyorlar.
3’te 2’si temiz içme suyuna ulaşamıyor, kapalı tuvalete erişemiyor, bulaşıcı hastalıklara yakalanıyor.
3’te biri çadırda yaşıyor, doğrudan toprak zemine serilen ince bir halının üzerinde uyuyor.
Deneyelim bir gün evde, bakalım nasıl oluyormuş...
*
Bu ülkede çocuklar tecavüze, cinsel tacize uğruyor.
Bu ülkede çocuklar zorla evlendiriliyor.
Bu ülkede çocuklar çocuk doğuruyor.
Bu ülkede çocuklar durmadan intihar ediyor.
Hırsızlık yapıyor, uyuşturucuya bulaşıyor.
Çocuk suçlu doğmaz, dilenci doğmaz, sokak satıcısı doğmaz. Onu bunlara toplum iter.
Önümüze gelene “Çocuk yap” diye gazı verirken, var olan çocukları umursamıyoruz.
Dilencinin kutusuna iki kuruş atıp vicdanımızı temizliyoruz.
Bu ülkenin çocuklarını dert edinmiyoruz, hallerinin takipçisi olmuyoruz.
Daha da fenalarımız, dükkân önünde mendil satan çocuğu kanatana kadar dövüyor.
Sorsanız kim bilir ne seviyordur o da çocukları.
O zalim, tamam.
Ama pek çoğumuz da samimiyetsiz.
Devletin suçu, günahı çok.
Ama bu toplumun insanı da hiç masum değil hani.
Paylaş