Bundan 6-7 yıl evvel Engin Günaydın’ın bir senaryosunu okumuştum. Ve beğenmemiştim.
Bir işte iyi olan, onu kıvırabilen birinin neden başka bir şey daha yapmak isteyebileceğini zaten oldum olası anlamamışımdır. Engin’in de hali hazırda iyi bir oyuncuyken ille de bir şeyler yazıp onu oynamak istemesi bana saçma geliyordu. Bir de vasat bir oyuncudan söz etmiyoruz. Ciddi anlamda iyi bir oyuncu söz konusu olan. Ama demek ben onu hiç anlamamışım, peşin hükümlü davranmışım. Zaman beni yanılttı, Engin’in senaryosunu yazıp oynadığı “Vavien”i gidip gördüm ve bundan sonra insanların ne yapıp yapmamaları konusunda fazla konuşmamaya karar verdim. “Vavien” hakikaten iyi bir film. Bunda yönetmenliği üstlenen Yağmur-Durul Taylan kardeşlerin de büyük payı olduğunu düşünüyorum. Çok çok az Türk filmi izliyorum çünkü Türk filmlerinde oyunculukları çok büyük, hikayeleri vasat buluyorum. İyi oyunculuk görmek istiyorsanız “Vavien”i izleyeceksiniz. Engin Günaydın başta olmak üzere, Binnur Kaya, Settar Tanrıöğen, ılker Aksum ve Serra Yılmaz bu anlamda izleyeni bir gram hayal kırıklığına uğratmıyor. İyi oyuncu neymiş gösteriyorlar. Film bir kere başladığı andan itibaren insanı oturduğu yerde kıkırdatıyor. Sonra bir yerde harika bir gerilim filmi atmosferine bürünüp korkutuyor, sonra yine kıkırdatıyor. Kızdırıyor da. şu Celal’i (Engin Günaydın’ın karakteri) bir elime geçirsem de iki tane patlatsam, dedirtiyor. Sonra Celal abisinden dayak yerken gevşetiyor. Kötünün utanmazlığı, arsızlığı; iyinin salaklığı karşısında şok geçirtiyor. En çok ama en çok da Serra Yılmaz’ın peruğu güldürüyor. İzlemeden 2009 defterini kapamayın derim. Eline sağlık Engin.
Hangi içkiye hangi kıyafet gider?
Son dönemde üç dergi var ki, bakmadan, okumadan ayı bitirmiyorum. Bunlardan biri Tempo. Önceden haftalık olan dergi aylığa döndükten sonra müptelası oldum. Asla bir seferde bitmiyor, iki gün yanımda dolaştırıp boşluklarda okuyorum. Arada bir harika moda çekimleri de patlatıyorlar, böyle konulu falan... Bir diğeri Robb Report. Artık lüks kavramının iyiden iyiye içinin boşaltıldığı günümüzde her ay gerçek lüksten haberler veriyor. Yer verdiği birçoğu ulaşılmaz derecede pahalı ürün veya seyahat okura hayal kurduruyor. Mesela bu ay 21 benzersiz hediye sayısı yapmışlar. Yüzde 99.9’umuzun bütçesinin ciddi üzerinde, hatta almamızın imkansız olduğu hediyeler bunlar ama bakarken zevk alıyorsunuz. Hep satın almayız ya, bazen da sadece bakarız. En hastası olduğum dergi ise Gusto. Gusto bir içki kültürü dergisi ve bu tanımı ağzına kadar dolduruyor. Acayip güzel konular var her sayısında. Dünyanın en çok satan içkisinin Smirnoff votka olduğunu da öğreniyorsunuz dergiden, rock’çıların sadece bira değil, şarap düşkünü olduğunu da, parfümle şarabın benzerliklerini de... Bu dergiyi okumak için içki içiyor olmak bile gerekmiyor. ıçindeki her şey hayata dair aslında. Aralık/Ocak sayısında kıskandığım, “Bunu ben neden düşünmedim?” dediğim bir yazı var. Teoman Hünel hangi içkinin hangi kıyafetle içilmesinin uygun kaçtığını yazmış. Hemen size özetleyeyim:
Martini - Smokin Mint Julep, Mojito, Negroni - Beyaz smokin ceketi Pina Colada, Mai Tai - Beyaz veya krem yazlık pantolon ve Hawaii gömlek Konyak - Siyah smokin veya ceket-kravat Malt viski - Lacivert blazer veya flanel pantolon üstü kazak (Talisker ve Lagavulin’le ince balıkçı yaka kazak). Yalnız, aynı yazının kadınlara yönelik olanını da isteriz. Ya da belki ben yazarım.