Paylaş
Deva bulma ümidiyle Meclis’te Aile Bütünlüğünü Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon, boşanmaların nedenlerini araştırıp politika önerileri sunacaktı.
Komisyonun rapor taslağı ortaya çıkınca, kadın haklarını lime lime eden bir öneriler dizisi olduğu görüldü.
CHP, HDP ve MHP rapor taslağına muhalefet şerhi düştü. Kadın örgütleri ayağa kalktı.
*
Taslağın en önemli bölümünde toplumsal cinsiyet eşitliğine neredeyse hiç değinilmiyor.
Kadın ve çocukların yaşadığı hak ihlallerinin ancak aile içinde adalet ve hakkaniyet olduğunda önlenebileceği belirtiliyor. Eşitliğin olmadığı bir ailenin bireylerinde adalet ve hakkaniyet duygusunun gelişmeyeceği hesaplanmıyor.
*
Aile danışmanlığının psikiyatri, psikoloji mezunlarınca verilmesi gerektiği belirtilirken bir ‘Ama’ ekleniyor: “Geniş kitlelere ulaşıp kabul görebilecek, buna uygun lisans programlarından mezun olanların rehberlik yapması katkı sağlayacaktır.”
Komisyon toplantılarında ilahiyat fakültesi mezunlarının da aile danışmanlığı yapabilmesi konusunun gündeme geldiği düşünülürse, aile danışmanlığının dini temele oturtulmak istendiği ortada. Psikolojik veya kültürel sorunları bir ilahiyatçı nasıl çözebilir ki? Kaldı ki, müftülükler bünyesinde isteyen ailelere dinsel destek veren rehberlik büroları zaten var.
*
Boşanmak isteyen çiftlerin zorunlu olarak arabuluculuk hizmetinden faydalanması isteniyor. Mutsuz evliliklere, şiddete hapsolmuş kadınların sırtındaki aile, sülale, mahalle baskısına bir de hukuki baskı ekleniyor.
*
Çocuk evliliklerini teşvik niteliğinde veya kadınlara verilen nafaka ve mal paylaşımı hakkının ortadan kalkmasıyla sonuçlanacak öneriler sıralanıyor. Çocuk istismarında çocuğun ailesinin istismarcı ile devlet nezaretinde uzlaşma pazarlığına girmesinin yolu açılıyor.
*
Aile bütünlüğüyle ne ilgisi var bilinmez ama evli kadının soyadı konusunda da korkunç bir öneri var. ‘Ortak soyadı seçilmesi için yasal düzenleme yapılsın’ deniyor. Bugün Türkiye’de kaç erkek kadının soyadını aile soyadı olarak kabul eder? Bu şekilde bir yasa verilen bugüne kadarki çabaları sıfırlar.
*
Kadınların hak mücadelesinde 100 yıllık kazanımlarını çöpe atan raporla amaç boşanmaların önüne geçmek.
Halbuki, bu ülkede boşanma sorunundan çok daha vahim bir boşanamama sorunu var.
Bu ülkede kadınlar öldürülecekleri korkusuyla boşanamıyor, şiddet görmeye devam ediyor.
Bu ülkede kadınlar aile içinde tecavüze uğruyor, seslerini çıkaramıyor, boşanamıyor.
Bu ülkede kadınlar boşanamıyor çünkü yoksullukla boğuşuyorlar.
Bu ülkede kadınlar boşanamıyor çünkü cinsiyetçi işbölümü nedeniyle ancak düşük ücretli ve güvencesiz işler bulabiliyorlar.
Bu ülkede kadınlar boşanamıyor çünkü ücretsiz çocuk bakım hizmeti alamıyorlar.
Bu ülkede kadınlar boşanamıyor çünkü ‘El âlem ne der’ diye korkuyorlar. El âlem susmuyor.
*
Bu öneriler ‘aileyi korumak’ adı altında kötü evliliklerin devam ettirilmesinden başka bir işe yaramaz.
Kadınlar kötü muameleye maruz kaldıkları evliliklerin içinde iyiden iyiye sıkışır.
O sıkışmışlığın içinde yetişen çocuklar büyüdüklerinde aynı sıkışmışlığın mağduru veya kaynağı olur.
*
Erkeğin üstünlüğüne inanan bir yaklaşımla yazılan rapor gerçekten korkutucu.
Basına yansıyan haberlerde çocuk istismarı konusuna indirgenmesi sorunlu.
Zira rapor, avukat Hülya Gülbahar’ın dediği gibi, kadını ilgilendiren neredeyse tüm konularda topyekûn bir niyet tablosu ortaya koyuyor.
Eşitsizlikler üzerine kurulu toplum, hiyerarşiler üzerine kurulu toplum demek. Bu rapor taslağı, hiyerarşik olarak erkeği yukarıya oturtuyor.
Öneriler, erkeğin üstünlüğünü tırpanlayan mevzuatı kaldırmaya yönelik.
Ama böyle bir toplum hayalini bu ülkedeki tüm kadınlara kurduramazlar. Kadınlar yılların kazanımlarını altın tepside iade etmezler.
Bu haklar için mücadele etmiş binlerce kadın, bu haklarla donanmış milyonlarca kadın bu dönüşüme razı gelmez.
Hakları ellerinden alınırsa, kadın devrimi yine gelir kapıyı çalar.
Paylaş