Paylaş
Fatih, M.Ö. 2000’de Anadolu’da yapılan Truva Savaşı’nın kahramanlarına sahip çıkmış, Hektor’un mezarını bulmaya çalışmış ve Bizans mozaikleri için “Bunlar benim mücevherlerimdir, dokunmayın” demişti.
Eğer kültür seferberliği başlatır ve arkeologların önündeki engelleri kaldırırsak, arkeologlar Anadolu tarihini yeniden yazabilir.
*
Peki bu nasıl olacak?
Öncelikle istihdam.
Arkeolog İstihdam Platformu’nun 2014 yılı için en az 500 arkeolog atanması talebi var.
“Ayrıca” diyorlar, “bizlerin çalışacağı tek kurum Kültür Bakanlığı değil.”
DSİ, MTA, Karayolları, belediyeler, özel idareler, TOKİ, Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı gibi diğer kurum ve kuruluşlarda da arkeolog kadrosunun oluşturulmasını, var olanlarda arkeolog sayısının artırılmasını istiyorlar.
Sadece belediyelerde, arkeologların görev alması zorunlu olanKUDEB’lerin (Koruma Uygulama ve Denetim Büroları) açılması halinde en az 500 arkeoloğa istihdam sağlanması mümkün olur aslında.
Arkeolojik sit alanı olmayan belediye yok denecek kadar az olmasına rağmen, 2005’te çıkan KUDEB yönetmeliğini uygulamaya geçiren belediye sayısı maalesef çok az. 2006-2013 yılları arasında 20 valilikte ve 30 belediyede KUDEB kuruldu.
Diğerlerinde de kurulacak KUDEB’ler sayesinde binlerce personele istihdam yolu açılır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı KUDEB’lerin kurulması ve buralara uzman personelin yerleştirilmesi konusunun resmi takibini yapmalı.
*
Arkeologların istihdamı yolunda yapılabilecek, birçok ülkede olan bir şey daha var. Kültür Bakanlığı nezdinde yapılacak restorasyonlarda, ören yeri ve çevre düzenlemelerinde; ayrıca baraj, yol ve köprü yapımı gibi işlerde sözleşmelere arkeolog istihdamı şartı konulursa arkeologlar özel sektörde de istihdam edilebilir.
*
Tabii arkeologların tek sorunu istihdam değil.
Müzeler, gerçek anlamda ihtisas yapılacak alanlar olmalı. Bakanlık son yıllarda hizmet içi eğitimlere önem verdiyse de, yeterli olmuyor. Bir müzeci yurtdışındaki müzeleri, oradaki gelişmeleri ve yeni uygulamaları yakından görüp tanıyabilme imkânına sahip olmalı. Pratikte bu becerileri kazanmalı.
Ayrıca, arazi teşkilatları kurulmalı; arkeologlar DSİ ve MTA gibi esnek çalışabilmeli; yetkilere sahip olabilmeli. Arazi görevine çıkmak için vilayetten onay alma zorunluluğu olmamalı. Bürokrasi hantallığından kurtulmakta fayda var.
*
En büyük sorun, lisans döneminde öğrencilerin staj için kazılara, yüzey araştırmalarına zorunlu olarak götürülmemesi. Bir kazıda görev almayan biri arkeolog diploması hakkına sahip oluyor ve KPSS gibi alanı dışındaki sınav sonucuna göre Bakanlığa atandığında her şeyi biliyor kabul ediliyor. Bu diplomayla kazı yapma yetkisine de sahip oluyor.
Ameliyat yapmamış bir doktora hasta teslim edebilir misiniz?
Evrensel kültür mirası bazen de bu şekilde tecrübesiz kişilerin iyi niyetli müdahaleleri ile zarar görüyor.
*
21’inci yüzyılda biliminsanlarımızın diğer bilim dallarına göre gelişmiş ülkelerle rekabet edebildiği ender bilim dallarından biri olmasına rağmen, Türkiye arkeolojisi bugün ne yazık ki hak ettiği yerde veya seviyede değil.
Onu bu seviyeye taşımak için devlet kurumları, özel sektör ve toplum el ele vermeli.
Paylaş