Paylaş
Doğan Online’ın ev sahipliğinde geçtiğimiz hafta Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen GDOL TalkFest, dijital dünyanın dünü, bugünü ve yarını konularında ufuk açıcıydı.
Tüm gün süren sempozyumdan benim özellikle aklıma kazınan, Doğan Online Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner’in ortaya attığı yeni bir kavram oldu: “Dijital halk.”
Bu kavram beni lise yıllarıma, 90’lara geri götürdü.
Boğaziçi Üniversitesi’nden yeni mezun olmuş ve konvansiyonel derslere bir alternatif yaratarak yola çıkmış genç tarih hocamız Didem Hanım’ın dersine...
Dersin adı Uygarlık Tarihi idi. Ders kitabımız ise Server Tanilli’nin aynı adlı kitabı...
Dersin kendisi kadar etkileyici bir de ödevimiz vardı.
“Tek bir dünya uygarlığı olabilir mi?”
“Hayal edin ve yazıp getirin” demişti Didem Hanım.
Bu soruya cevap aramanın beni heyecanlandırdığını hatırlıyorum.
Ve tek bir dünya uygarlığının olabileceğini sonuna kadar savunan bir yazı yazdığımı...
Toplumların iç içe geçeceğini, mesafelerin kalkacağını tahmin etmiş ve bu minvalde bir şeyler saçmalamıştım.
Ama daha 10’lu yaşlarımda, fikirlerim henüz kireçlenmemişken “Uç uçabildiğin kadar” dendiğinde bile, hayallerim beni en fazla daha küresel bir dünya tasavvuruna kadar götürebilmişti.
“Tek bir dünya uygarlığı” fikri beni ne kadar heyecanlandırırsa heyecanlandırsın, bir yandan da bunun sadece bir ödev olduğunu düşünüyor ve içten içe böyle bir şeyin pek mümkün olamayacağına inanıyordum.
Çünkü o zamanın koşullarında, henüz internet hayatımıza girmemişken, gerçek dünyayı belirli sınırlar içinde esnetebiliyordum.
Aynen, atla ulaşım sağlandığı günlerde insanların otomobille seyahati hayal edememesi gibi...
Ya da biri bana o gün “dijital dünya” diye bir şey olacağını ve burada 1 milyar insanın kelimenin tam anlamıyla “yaşayacağını” söylese hiç ciddiye almazdım.
Bu bana “20 yıl sonra Ay’da yaşayacağız” fikri kadar uzak, absürt, hiç gerçekleşmeyecek bir hayal, bilimkurgu gibi gelirdi.
O ödevden ne not aldığımı hatırlamıyorum ama yeniden notlandırılacak olsa, 50’den üstünü hak etmezdi.
Geçer not almasının tek nedeni “tek bir dünya uygarlığı”nı öngörmesi olurdu. Kalan 50 puanı ise içinde dijital dünyaya yakından uzaktan dokunacak bir cümle bile olmadığı için kaybederdi.
Sonuçta...
Lise yıllarında cevabını aradığım soru hayatın akışı içinde yanıt buldu.
Ve evet, tahmin edeceğimizden de kısa bir sürede “tek bir dünya uygarlığı” oluştu.
Biz hepimiz, kuşak, dil, din, ırk ve cinsiyet fark etmeksizin bu uygarlığın halkıyız.
Devletlerin, politikaların, paranın, milletlerin, mesafelerin, hemen her şeyin üstünde, dünyanın en demokratik uygarlığının yeni dijital halkıyız.
Paylaş