Paylaş
Üstün Üzüm (25) ve Gencer Soytemiz (26) dijital pazarlama ajansı çalışanı iki genç. Bir sabah akıllarına bir yerlere gitme fikri geldi. Cihangir Van Kahvaltı’da otururken o sırada tatile çıkmanın mantık dışı olduğunu, para harcamamaları ve bayram tatilinde aksattıkları işleri bitirmeleri gerektiğini düşünerek fikirden soğudular.
Kahvaltı masalarına katılan arkadaşlarıyla sosyal medya üzerine konuşurken, konu “Tanrı misafirliği” konseptinin sosyal medyaya ne kadar uyduğuna geldi. Sahi, Tanrı misafirliği neden bitmişti?
“Tanrı misafirinin ille ak sakallı dede olması gerekmiyor” diyerek mantık tekrar beyinlerini ele geçirmeden eve gidip http://tanrimisafirleri.tumblr.com blog’unu açtılar, meseleyi duyurdular. Tanrı misafiri olarak yola çıkmaya karar vermişlerdi.
Sırt çantaları yoktu. İstanbul’da o gece konuk oldukları evde tanımadıkları iki kişinin kamp çantaları olduğu haberi geldi, çantaları almalarıyla hikaye başladı.
Çok kısıtlı bir bütçeyle yola çıktılar. Bu bütçe ulaşım, su, sigara gibi şeyleri karşılayacak kadardı. Örneğin, ücra bir kasabaya girince, dolmuşa 2 TL verip tekrar otobana çıktılar. Dört gün öncesine kadar sadece 40 TL harcamışlardı. Bu paranın çoğu sigaraya gitti; “O yüzden İzmir’de tütüncü bir abiyle hoş sohbetin ardından bize ikram ettiği 100 gram Adıyaman tütününe hayır diyemedik” diyor Üstün.
Gündüzleri otostopla geçtiği için genelde kamyoncularla haşır neşir oldular. Kamyonculardan biri İstanbul görmüş olduğu için almış onları; yoksa onlarınki gibi kılık kıyafeti olanları araca almazlarmış.
İlk gece Uluabat’a ulaştılar. Kamyoncu kahvesinde ikram edilen çayı içtiler, Balıkesir’e gitmeye çalıştılar ama giden yoktu. Ümidi kesmiş dolanıyorken Kasap Halil’in vitrinini gördüler. Ağızları sulanmış bakarken Halil “Gelir misiniz?” dedi. Meseleyi anlattılar. Halil çok sevdi. Onlara bir porsiyon pirzola ve sucuk ısmarladı, ardından müşterilerinden birinin arabasına bindirip en yakın yerleşkeye gönderdi.
Yerleşkede zorlasalar da kalacak yer bulamadılar. Otelle konuşup dertlerini anlattılar. 10 TL’ye 50 TL’lik odada misafir edildiler.
Ertesi sabah ilk el ettikleri araba Çeşme’ye gidiyormuş, onları oraya kadar atmayı teklif etti. O ana kadar 5-10 kilometrelik molalarla gitmeye alıştıklarından şaşırdılar. Reddettiler. “Çeşme’ye ulaşmak bu kadar kolay olmamalı, biraz da macera yaşanmalı” diyerek İzmir’e geldiler. İzmir’de onları Twitter’dan takip eden kişilerle buluştular. İlk olarak Harun Pekşen onları Foursquare’den görerek söğüş ısmarlamayı teklif etti. Ardından Kordon’da bira...
Yolda aldıkları İzmir biletine ihtiyaçları olmayacağını blog’dan ilan etmişlerdi. Biri gelip aldı bileti, onunla sohbetle geçirdiler o geceyi. Ardından Twitter’dan onları gören Elif’in annesinin evinde gizli gizli geçirdiler geceyi. Elif’in hazırladığı kahvaltının kokusuyla uyandılar. Blog’a gelen yorumları okurken ertesi sabah onları Çeşme’ye bırakmak isteyen Yağız’ın yorumunu gördüler. Hemen onunla kontağa geçip Çeşme’ye vardılar.
Ben onları en son Çeşme’de bıraktım. Geldiklerinden beri üç kişiyle buluşmuşlardı. Hepsi Twitter’dan takipçileriydi. Geceyi geçirecek yer arayışındalardı. Yolculuklarının üçüncü günü olmasına rağmen yüzlerce kişi internetten onları misafir etmek istediğini söylemişti.
Amaçları tatili bedavaya getirmek değil. Yol boyunca onları takip eden ve evine alan insanların hayatına, hikayelerine dokunmak. Yalnızca bir şeyler almıyor, aynı zamanda onlara güzel sohbet ve anı olarak bırakabilecekleri bir şeyler veriyorlar.
Yarını bırakın, üç saat sonrasının ne getireceğini bile bilmiyorlar. Gerçek anlamda anı yaşıyorlar. Hedefleri Kekova’daki Aperlai koyuna varmak.
Twitter’dan onları @gencersoytemiz ve @ustunuzum adreslerinden takip edip misafir edebilirsiniz. İki hayata dokunmuş olursunuz.
Paylaş