Türkiye’deki yiyecek içecek sektöründe resmi olmamakla beraber yaklaşık olarak 30 bin müessese var, 400 bin personel istihdam ediliyor ve 6 milyar dolar ciro yapılıyor.
Bu tutarı ikiye böldüğünüzde İstanbul’daki rakamlar ortaya çıkıyor. İstanbul’daki müessese sayısı 15 bin, 200 bin personel istihdam ediliyor ve 3 milyar dolar ciro yapılıyor.
Birileri sizleri yüksek volümlü müzikle rahatsız etmek pahasına ekmek parası kazanıyor. Ekmek parası derken azımsamayalım, İstanbul’un boğazdaki mekanlarına yaz sezonunda bir milyondan fazla müşteri akın ediyor. Yarısına yakını turist ve döviz harcıyor. Eğlencenin sesini kesmeye kimsenin itirazı yok gibi gözüküyor ama sonuçlarını kestiren de konuşmuyor. Biz bir deneyelim isterseniz.
Gürültü yasağının başrollerini paylaşan, Boğaz kıyısındaki 3-5 mekana (Reina, Sortie, Anjelique, 8th Hill, Les Ottoman) yaz sezonunda 1 milyonun üzerinde müşteri geliyor. Sadece Sortie’ye iki-üç ayda gelen müşteri sayısı 250-260 bin civarında. Bu rakamların yüzde 40’ını turistler oluşturuyor.
Konuştuğum işletmeciler gürültü yasağı nedeniyle müziğin sesini maksimum derecede kıstıklarını, fon müziğine dönüştürdüklerini ancak müziğin mekanların içinde bile zor duyulur hal aldığını söylüyorlar. Aldığım bilgiye göre cumartesi gecesi bu mekanların bazılarına gelen müşteriler bu nedenle isyanlardaymış.
Eksen Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve 140 işletmenin bağlı bulunduğu TURYİP kurucusu Erol Kaynar şöyle diyor: “15-16 yıl boyunca Boğaz’ın karşı kıyısı buradaki mekanların seslerinden dolayı çok ıstırap çekti. Ancak geçen yaz çok sıkı kontrol vardı, mekanların dış sesin 7 desibel (dB) üzerine çıkabileceklerini söylüyorlardı. Şimdi ise mesele çok abartılmaya başlandı. Bu meseleyi karşılıklı yumuşatmak lazım. Bazı insanları eğlendirmek için bir başka topluluğu rahatsız etmeyi asla düşünmeyiz.”
Eğlencenin sesini gece yarısı azaltmanın faturasını hesaplamak zor. Ama imkansız değil. İşletmecilerin en yüksek ve en düşük tahminlerini bir yana koyarsak sektör cirosunda 500 milyon dolarlık bir riskten söz ettiğimiz anlaşılıyor. İstihdam kaybını ise düşünmek bile istemem.
Küçükçekmece’ye taşımayı önermişlerdi
Yasağa dair tutumun sertleşmesini işletmeciler, mekanların seslerinin yüksek çıktığı F1 partilerine bağlıyorlar. Sonra sesler kısılsa da derneklerin “Eyvah başladılar. Yine bunları dinleyeceğiz” korkusuyla bakana çıktıklarını belirtiyorlar. İşletmeciler mekanların başka bölgelere taşımasının ise İstanbul by Night anlayışının sonunu getireceği görüşünde: “Burası atölye değil ki taşıyalım. Biz konsept satıyoruz. Müşteri burada güneşi batırıyor, yemeğe oturuyor, yemekten sonra barda eğlenip gecesini uzatmak istiyorlar. Birçoğu da otellerinden tekneyle geliyor. Bu da deneyiminin bir parçası.” İki-üç yıl önce yine işletmelerin başka yerlere taşınması gündeme geldiğinde yetkililer; “Küçükçekmece’ye taşıyalım sizi. Orada gölet, su da var işte” önerisinde bulunmuşlar. Bir başka kaynağa göre desibel ölçümü adil şekilde yapılmıyor. Mekanlara izin verilen desibel dış sese göre belirlendiği için ceza kesilirken dış ses ölçümü de yapılması gerekiyor. Sortie’ye ceza kesildiği gece sağda ve solda çok gürültü olduğundan dış sesi tespit edemiyor ve Harem’e gidip ölçüyorlar.
Bunlar da Vuvuzela mı?
Gecenin 02.00-03.00 sularında konteynırları boşaltarak insanı yatağından zıplatan çöp arabaları. Yaz ayları boyunca sabah 06.00’da alarm işlevi gören ve insana şantiyede yaşadığını hissettiren inşaat gürültüleri. Kornanın icadına lanet ettiren otomobiller. Boğazda göbek havası çalan gezi tekneleri. Bunların da sesini kısan çıkacak mı?