Rüya takımı açıklıyorum

Hayatta iki yanlış bir doğru götürmez, beş benzemez ile pokerde el kazanılmaz. Şöhretler kadrosu bir filmin gişesini kurtarsa da, seyircinin umduğunu bulması düşük ihtimaldir. Bakalım Türk örneğinde ne olacak?

Geçtiğimiz günlerde çıkan bir habere göre Kenan İmirzalıoğlu, Cansu Dere, Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat, yani televizyonun altın yumurtlayan tavukları hep beraber bir filmde oynayacaklar.
Sonra Cengiz Semercioğlu bunun doğru olmadığını yazdı.
Doğru olsun olmasın... Kalıbımı basarım konuşulmuştur bu, “Yapsak kesin tutar” denilmiştir, şimdilik rafa kalkmıştır. Ama kesin akıllardan geçmiştir.
Hatta o filme başka kimler lazım biliyor musunuz?
Mesela Kuzu çifti.
Halkçılık katarlar filme.
Başka?
Arda ve Sinem Kobal da fena olmaz.
Genç ve zinde aşkı yansıtırlar beyazperdeye.
Polat Alemdar bir tutam delikanlılık katar.
Hatta yetmez Ramiz Dayı da akil adam kadrosundan girsin ekibe.
Bence ülkede popüler kim varsa dahil etsinler kadroya, gişe patlaması yapacak bir filme imza atsınlar.
Ha ama...
Uyarmak lazım.
Yapımcıyı değil, seyirciyi.
Çünkü en popüler isimlerin yer aldığı film sayesinde kuşkusuz yapımcı deve yüküyle para kazanır.
Ama olur da böyle bir film çekilirse ihtimal o ki izleyici izlediği kötü filmler listesine bir yenisini ekler.

Yıldız bolsa fiyasko kesin

Hollywood’da ünlüleri aynı filmde buluşturma olayına “all star cast” deniliyor.
Filmdeki her yıldızın kendi izleyicisini sinema salonuna çekeceği ve bu sayede gişe rekorları kırılacağı varsayılıyor.
Peki yıldızlar geçidi bu filmler iyi sonuç veriyor mu?
Genelde hayır.
İngilizcede “fallacy of composition” diye bir terim var; Türkçesi “terkip yanılgısı”. Yani... Bir bütünü oluşturan bireyler için tek tek doğru ya da geçerli olmanın, bireylerin tümü için de aynı geçerliliğe sahip olacağını düşünme yanılgısı.
İşte “all star cast”ın problemi bu.
Tek tek harikalar yaratan oyuncuların birliğinden güç doğamayabiliyor; kötü bir senaryoyla hayatlarının en kötü filmlerinden birine imza atabiliyorlar.
Hollywood bunun örnekleriyle dolu.
“Sevgililer Günü”nü ele alın. Kimler yok ki? Julia Roberts, Jessica Alba, Jessica Biel, Kathy Bates, Jennifer Garner, Anne Hathaway, Ashton Kutcher, Queen Latifah, Shirley MacLaine, Taylor Swift...
Sonuç: Sıfır.
Ya da Brad Pitt’inden Catherine Zeta Jones, George Clooney, Julia Roberts, Andy Garcia ve Matt Damon’a kadar tüm bombaları buluşturan “Ocean’s Twelve”i...
Ya da “Arızalı Çiftler”, “Aşk Her Yerde”, “Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar”, “Orijinal Cinayetler”, “Truva”, “Sakin Ol”, “Dört Oda”, “şenlik Ateşi”, “Bobby” ve daha niceleri...
Bana bu “all star cast” sahtekarlık gibi geliyor. “Biz kendi aramızda eğlenelim, bu kadroyla ne yapsak zaten seyirci yer” diye bizle dalga geçtikleri hissine kapılıyorum.
Ve şöyle düşünüyorum: Ne kadar çok star, o kadar fiyasko.

Hollywood yıllardır deniyor

Gerçek bir sinefil olan arkadaşım Ali Arıkan bana kısa bir “all star cast” tarihçesi geçti. Önceleri “Ziegfeld Çılgınları” (1946), “80 Günde Devr-i Alem” (1956) ve “Spartaküs” (1960) gibi filmler önceden birlikte oynamamış starları buluşturuyordu. 60’larda bu tip filmler iki ayrı kategoride hayat buldu. Birincisi savaş veya din temalı filmlerdi. “En Uzun Gün” (1962) mesela.
İkinci kategori ise komedi unsurunun ağırlıkta olduğu filmlerdi. Örneğin “Çılgın Dünya” (1963).
70’lerde en popüler ve en ciddi aktörleri felaket filmleri bir araya topluyordu. Böylece hem eski sinema seyircisini hem de gençleri salonlara çekmenin yolunu bulmuşlardı. “Poseidon Macerası”nda (1972) olduğu gibi...
70’lerin ortasına kadar “all star cast”ın bütün amacı para kazanmaktı.
Sonrasında Robert Altman, Sydney Lumet ve Paul Thomas Anderson gibi yönetmenler “Aşağılanan bu furyayı daha iyi yere getirebilir miyiz”e kafa yordu ve ünlülerle dolu eli yüzü düzgün filmler çekti.
Ama o kadar.
Günün sonunda yıldızları bir araya toplayan filmler pek kalite kaygısı olmayan ortalama Hollywood yapımları olmanın ötesine geçemiyor.
Yazarın Tüm Yazıları