Organize devlet desteği yetmez

Devlet organik tarımı destekliyor. Ama bu yetmez. Süpermarketler de işin ticari yanından ziyade organik ürün satışını sosyal sorumluluk gibi ele almalı.

Haberin Devamı

Biz organik gıda diyoruz, kimi ekolojik, kimi de biyolojik diyor.
Hepsi aynı kapıya çıkıyor:
Tohumdan sofraya gidene kadar hiçbir aşamasında kimyasal ve sentetik madde kullanılmadan üretiliyor. Her aşaması kontrol edilip doğallığının ispatı olarak sertifikalandırılıyor.
İsviçre, Avusturya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde organik gıda, konvansiyonel gıda pazarının yüzde 8’ini kaplıyor.
Bizde ise bu oran yüzde 1 civarında. Ama hızla yükseliyor.
Organik tarım kimsenin ayağına basmadığı, karşıtı lobiler olmadığı için başkalarının çıkarlarıyla çatışmıyor. Dolayısıyla Türkiye’de devlet de organiği destekliyor.
Tarıma yapılan teşviklerin benzerleri organik tarıma da yapılıyor. Doğrudan para desteği mesela. Örneğin, Ziraat Bankası organik tarım yapmak isteyenlere faizinin yarısı devlet tarafından karşılanacak kredi veriyor.
Ya da “Organik buğday ekeceğim” dediğinizde devlet buğdaya verdiği desteğin yanı sıra sadece organik olduğu için fazladan para desteği de atıyor.
Tabii bu yeterli değil.
Özel sektördeki, Migros veya Carrefour gibi organize perakende zincirlerinin de organiği daha fazla teşvik etmesi gerek.
Onların yaklaşımları daha ziyade şöyle:
“Bu raftan ayda 5 tane konvansiyonel pirinç satıyorum. Organik pirinçten ise 1 tane... Ama ikisi aynı yeri işgal ediyor. Kiram aynı, raf aynı... E şimdi 1 liralık konvansiyonel pirinçten ayda 5 tane satıp 5 lira kazanıyorsam, organikten de 5 lira kâr etmeliyim.”
Bu zihniyetle organik ürünlerde fahiş fiyatlandırmaya gidiyorlar.
Ancak bir yandan da organiğe inanıyorlar. Yoksa Migros kalkıp M Life adlı organik markasını yaratmazdı.
Dünyada organik ürünlerin organize ticaretten ziyade ihtisas dükkanlarına yerleşmesinin sebebi de bu yüksek fiyatlandırma.
Yurtdışındaki Wholefoods ve Reformhaus gibi dükkanlar buna örnek.
Bunların Türkiye’deki muadili ise City Farm.
City Farm’ın Türkiye’deki mağaza sayısı son 1.5 yılda 8’i buldu. 2012’yi 12 mağazayla kapatmayı planlıyor.
Genel Müdür Ayhan Sümerli 2012 başına kıyasla yıl ortasında satışlarının yüzde 25 arttığını söylüyor. Yani her gün organiğe talep artıyor.
Sümerli aynı zamanda Orgüder’in (Organik Ürün Üreticileri ve Sanayicileri Derneği) başkanı.
Sümerli organik gıdaya eğitimli gençlerin çok meraklı olduğunu söylüyor:
“Bizim en önemli müşterilerimiz genç anneler ve anne adayları. Niye? Çocuk sahibi olmaya niyetlendiği andan itibaren hemen ‘Yediğim şeylerde pestisit var mı?’ diye açıyor, bakıyor. ‘Organiğin hiçbir aşamasında kimyasal ve sentetik madde kullanılmıyor’ dediğiniz zaman ‘İşte’ diyor, ‘güvenli liman burası.’
Bakıyoruz, hamileyken organik gıdayla besleniyor, bebek doğunca aynı şekilde devam ediyor; bebek büyüyünce organik artık aile hayatının bir parçası olarak kalıyor.”
Sümerli organik gıdanın 20 yılda Türkiye’deki konvansiyonel gıdanın yüzde 5-6’sını oluşturacağını öngörüyor. Süpermarketlerin de organiği ticaretten öte biraz da sosyal sorumluluk gibi ele alarak fiyatlandırmaları gerektiğini düşünüyor:
“Sonuçta maldan rafa daha çok koyarsanız daha çok döner. 5 yıl önceki organik satışıyla bugünkü satış arasında ciddi fark var.”

Yazarın Tüm Yazıları