Paylaş
Çam ağaçlarından yere düşen kozalaklardan fıstıkları ayıklar, mandalinaları dalından koparır yerdik. Şimdi uzak bir hayal gibi görünen, tabiatın ortasında koşuşan çocuklardık biz; bizim gerçekliğimiz buydu.
Kentlere göç arttıkça ya da kentlerin etrafı imara açıldıkça bu tarz bir hayat imkansız hale geliyor.
Öyle olunca da, çocuklar doğadan bihaber büyüyor.
Ağaç türlerini, çiçek isimlerini ya hiç bilmiyor ya da kitaplardan öğreniyorlar. Bir ağacın gövdesine sarılmadan, yağmurun ertesinde toprağın kokusunu içine çekmeden çocukluk geçiyor.
Dört duvar arasında, doğadan uzak yaşayan çocukların dikkat bozukluğu, hiperaktivite, obezite gibi sorunlar yaşaması bir yana, doğayı öğrenmeleri, anlamaları ve ona değer vermeleri zorlaşıyor.
Böyle bir kuşak tam da ‘yoğun bakıma alınması gereken’ dünyayı nasıl koruyacak?
Bunu sağlamanın yolu çocuklara çevre eğitimi vermekten geçiyor.
TEMA Vakfı 2010’dan bu yana Minik TEMA programıyla okul öncesi çevre eğitimi veriyor.
4 yaşını dolduran çocukların doğayla bağları güçleniyor, doğada kaliteli vakit geçirmeleri sağlanıyor, fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimleri destekleniyor.
Yavru TEMA, Ortaokul TEMA, Lise TEMA gibi programları da farklı yaş grubundan çocukların doğaya bir bütün olarak bakabilen ve davranışlarının doğaya olan etkisinin farkında olan, sürdürülebilirliği yaşam biçimi olarak benimseyen, gezegeni ilgilendiren çevre sorunlarına duyarlı ve çözüme yönelik harekete geçebilen ekolojik okuryazar bireyler olmalarını amaçlıyor.
Ancak ekolojik okuryazar bireylerden oluşan bir kuşak yetiştirerek, geleceğin karar vericilerinin engelleri aşabilen kimseler olmasını bekleyebiliriz.
Peki ya yetişkinler? Yetişkinler arasında da doğa bilincinin, ekolojik okuryazarlığın çok yaygın olduğunu söyleyemeyiz.
TEMA, kamuyla işbirliği yaparak askerlere, din görevlilerine ve öğretmenlere de çevre eğitimi veriyor.
En taze eğitim programı ise özel sektör çalışanlarına yönelik ‘Yeşil Yaka’.
TEMA’nın Baltaş Grubu ile birlikte geliştirdiği programın amacı çalışanların sürdürülebilirlik felsefesini içselleştirmeleri ve kurumlarının sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında liderlik rolünü üstlenmeleri.
Bugün bu eğitimi alanlar yakın gelecekte çalıştıkları şirketlerin yöneticileri olacaklar.
Kararlarında çevreyi ne raddede gözettikleri tüm toplumu etkileyecek. Özel sektör çalışanları, tercihleriyle dünyayı tüketmenin önüne geçmeye katkıda bulunma imkanına sahip gruplardan biri. İş dünyasının yaptıkları ve yapmadıkları çok önemli.
Gezegene, çevreye, iklime insan etkisi, geri dönüşü zor boyutlara ulaşmaya başladı. İnanın inanmayın, dünyada şu an daha acil çözüm gerektiren bir sorun yok.
Özel sektörün sorumluluğu büyük. Ama bu yolda önce çalışanlara ekoloji bilincini kazandırmak gerekiyor.
Gelecekte ayakta kalmak ve dünyayı ayakta tutmak isteyen şirketler bu eğitim programından faydalanmalı.
Paylaş