Paylaş
Tesisin düzgün çalıştırılmadığı, atıkların toprağa gömüldüğü, Gediz Ovası’nın zehirlendiği iddiaları havada uçuşuyor. Buna dair dava sürüyor ve atık havuzundan salınan kimyasalların ne olduğunu tespit etmek için keşif yapılması bekleniyor.
Ancak madalyonun iki yüzü var. Meslek ilkeleri gereğince her iki tarafın da görüşünü yansıtmak amacıyla, İzmir Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi (İZBAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Sevimli’nin açıklamasına yer vermek istiyorum.
Davanın takipçisi olacağım ama bu açıklamayı da doğru farz edecek olursak, iş yine dönüp dolaşıp rantta ve verilmemesi gereken konut izinlerini veren yetkililerde kilitleniyor.
Eyüp Sevimli’nin açıklaması şöyle:
“İzmir’deki deri tabakhanelerinin İzmir Körfezi’ne dökülmesi süreci, 1984’te İzmir Menemen Deri Serbest Bölgesi’nin temellerinin atılması ve deri fabrikalarının 1993’te bu bölgeye taşınmasıyla son buldu.
Sanayi Bakanlığı’nın yer tespiti ile tarım arazisi olmayan alandaki bölgemiz yerleşim alanlarına uzak bir bölge olarak seçildiği gibi, modern atık arıtma tesisleri dolayısıyla çevreye zarar verilmesi hiçbir zaman söz konusu olmadı.
Nitekim bölgemizde altyapıyla birlikte, fabrika binalarından önce üretimden kaynaklanan atıkların bertarafı için arıtma tesisi kuruldu ve bu tesis tam kapasite ile çalışıyor.
Arıtma tesisimiz ulusal mevzuatımızla uyumluluk içerisinde, Çevre Bakanlığı tarafından düzenli olarak denetim ve kontrolü yapılıyor. Çevreye ve insan sağlığına zarar verecek bir uygulamamız olmadığı gibi tüm kalite belgelerine sahibiz.
Biz Sanayiciler olarak bunlarla iştigal ederken Ege Koop ucuz konut ve rant yaklaşımıyla sanayi bölgesini, dolayısıyla deri arıtma tesisini bile bile Bölge yakınına Villakent adı altında konut imal etti ve 2003’ten bu yana da yerleşim başladı.
Villakent sakinlerinin arıtma tesisine bakan yanında yerleşik bir kısmı, koku şikayetiyle Çevre Bakanlığı’na şikayetlerde bulundular. Ek denetimlerde çevre kirliliğine sebebiyet verecek bir durumun olmadığı tespit edildi.
Gerek ilçelerde, gerekse il merkezlerinde evsel atıklar arıtma tesislerine yönlendiriliyor ve bu tesislerde işlenerek bertaraf ediliyor. Evsel atıkların arıtıldığı bu tesislerin yakınlarında da bir koku sorunu yaşanıyor. Kokunun her türlüsü hoşa gitmiyorsa rahatsız edicidir. Kaldı ki bölgemizde arıtma, çamur, koku üzerine yaptığımız geliştirici çalışmalarımız sürüyor ve Villakent sakinleri bu çalışmalarımızla ilgili bilgilendiriliyor.
Modern dünyada sanayi üretim alanları, bölgemiz örneğinde olduğu gibi, mümkün olduğunca şehir merkezleri dışında seçilir. Atık arıtma ve bertarafının da insana ve doğaya zarar vermeyecek şekilde bilimsel kıstaslara uygun şekilde yapılması benimsenir. Bu alanda çok sayıda uluslararası sözleşmeler yapılmış ve sözleşmelere taraf olan devletler ulusal mevzuatlarını buna göre düzenlemişlerdir.
Türkiye’de de durum bu olmalıdır.”
Paylaş