Yine ve yeniden köprü hasretim tuttu. Bono ve Venus Williams olamayacağıma, 15 kilometre koşamayacağıma göre kalıyor geriye kendimi aşağı atmak. şaka tabii yapmayacağım ve elin oğlu başka ne seçenekler bulmuş onları anlatacağım izninizle.
TV’de Boğaziçi Köprüsü’nün üzerinden 170 bin koşucu geçerken nasıl beşik gibi sallandığını izleyince yine hevesim kabardı. Boğaziçi Köprüsü’nde manzarayı arabanın camından seyretmek yerine, canım havayı tüm gövdenizle solumak için... İlla ki dünyaca ünlü bir star olmak... Veya 15 kilometrelik ıstanbul maratonunu koşmak... Ya da Allah göstermesin köprü üzerinde arabayı durdurup suya atlamak üzere bariyere yönelmek mi lazım? Hayır çünkü başka türlü köprünün keyfini çıkarmak mümkün olmuyor. Bono olunca izin veriyorlar, kıtalararası gündüz yürüyüşlerini yapıyorlar. Venus Williams olunca izin veriyorlar, İstanbul’un orta yerinde raketleri tokuşturuyorlar. Olimpiyat şampiyonu pinponcu olunca izin veriyorlar, bilek güçlerini köprüde gösteriyorlar. Ama bizim gibi sıradan vatandaş olunca ancak televizyondan milletin köprü üstünde keyfe gelişini izliyoruz. Oysa başlarda farklıydı. 2 Mayıs 1974’te köprüden yayalara iki kenardaki yaya yollarından geçiş izni verildi. Köprünün ayaklarında yayaları yukarı taşıyan asansörler vardı. şimdi köprünün üzerindeki yaya yolundan gidişimize izin verilmiyor. Neden? Çünkü köprü açıldıktan sonra “köprüden aşağı kendini salarak hayatını noktalamak isteyenlerin sayısı arttı” diyen otoritelerimiz en iyi bildikleri işi yaparak “Yasak hemşerim” dedi, köprü yayaya kapatıldı. Öyle bir ırkız ki biz, bir şeyi yönetemezsek, çözümü kolay, yasaklıyoruz. Osmanlı’nın maarif nazırı, yani eğitim bakanı “Ah bu mektepler olmasa ben bu işi ne güzel yapardım” diye hayıflanırmış. Yakın tarihte turist avlamak için kurulan kumarhaneler çete yuvası haline gelince kapısına toptan kilit vuran da biziz. Bu meselede de durum farklı değil. Köprüden yayaların geçişini yasaklayarak intihar oranlarını düşüremezsiniz. Kendini yüksek bir yerden atacak adam gider atar. Bu Boğaziçi Köprüsü olmaz, Haliç Köprüsü olur, Unkapanı Köprüsü olur, apartmanın beşinci katı olur. Ha belki Boğaziçi Köprüsü’ndeki kadar romantik olmaz ama amacına ulaşır. Eloğluna bakın mesela... Golden Gate Köprüsü sadece ABD’de değil, tüm dünyada en popüler intihar mekanları arasında. İnsanlar sadece bu köprüden atlamak için San Francisco’ya gidiyorlar. Aynen Boğaziçi Köprüsü’ndeki gibi, buradan da kendinizi attığınızda denize çarptığınız an betona çarpmış gibi oluyorsunuz ve anında ölüm gerçekleşiyor. Tam sayı asla bilinemese de 2005’e kadar buradan 1200 kişinin atlayıp öldüğü sanılıyor. Aynı yıl iki haftada bir, biri kendini Golden Gate’ten aşağı salıyordu. Eloğlu da buradaki intiharların önüne geçmek için kafa patlatıyor. Ama bu beyin jimnastikleri sırasında bir yasak getirmek akıllarından geçmiyor. Köprünün üzerine intihar yardım hatları ve potansiyel intihar niyetlilerini gözetmeleri için görevliler yerleştirdiler. Köprüdeki demir işçileri de intihara meyilli insanlarla konuşmak veya onları engellemek için çalışmaya gönüllü oldu. En son iki yıl önce Golden Gate’in altına plastik kaplı paslanmaz çelik bir ağ yapılması gündeme geldi. Bu ağın 40-50 milyon dolara patlayacağı tahmin ediliyor. Gördüğünüz üzere, bizde değil ama... Demokrasilerde çareler tükenmiyor.
İlk gün de çökecek sandık
Maratonda malum “köprü yıkılıyor” paniği çıktı. İlk gün de öyle olmuştu. Açılışa özel, vur deyince öldürdüğümüz için, yayalara araç yolundan yürüme izni de verilmişti. E tabii millet bu şansı kaçırır mı; şehirde yaşayan kim var kim yok oraya akın etti. Onbinlerce insan Asya-Avrupa arası yürüyüşe geçti. Yaya adımlarının miktarı ve bunların homojen şekilde köprünün yüzeyine yayılması üzerine rezonans arttı ve köprü sallanmaya başladı. Sorun, ayakların aynı anda yere vurmasıydı. Lastik tekerlekli araçlar yerine onbinlerce adımın aynı anda zemine darbesinin daha tehlikeli olduğu günlerce konuşuldu. Ve gazeteler şöyle yazdı: “Köprüden arka arkaya tanklar geçse o derece risk oluşturmaz. Bir tabur askerin uygun adımla köprüyü geçmeye kalkması daha tehlikelidir.”