Paylaş
Bana sorarsanız bu, kadın istihdamı yolunda en kötü çözüm.
Kadını iyiden iyiye eve hapsedecek bir yöntem.
Doğrusu, çocuğa rağmen kadının çalışma hayatına katılmasının yollarını aramak.
Çünkü iş hayatına katılım sadece maaş anlamına gelmiyor.
KAGİDER’in bu yolda önemli bir projesi var. Türkiye’ye bir çocuk bakım modeli getirmenin peşinde.
Aslında işyerlerinde kreş açılmasını öngören bir yasamız var. Ama yasa topu işverene atıyor.
“Şu kadar sayıda çocuklu kadın çalıştırıyorsan kreş açmak zorundasın” diyor.
İşyerlerinde de genelde kreş için yeterli sayıda çocuklu kadın çalışmıyor. Kadınların bir kısmı genç, bekar veya yeni evli, çocuğu yok.
Bir kısmı yaşını almış, çocukları büyümüş.
Hâl böyle olunca işyeri kreş açmıyor, küçük çocuklu kadınlar da mağdur oluyor.
KAGİDER, AÇEV ve Dünya Bankası’nın ortak geliştirdiği çocuk bakım modeline göre, ülke çapında çok sayıda çocuk bakım evi açılacak ve kadınlar çocuklarını güvenle buralara bırakıp iş hayatına katılabilecek.
Bu yolda devletin her çalışan kadın için 300 lira teşvik vermesi yetiyor.
KAGİDER çocuk bakım evlerini özel sektörün kurmasını öneriyor.
Kimileri bunu özel sektöre peşkeş çekmek olarak yorumluyor.
KAGİDER Başkanı Dr. Gülden Türktan’ın ise cevabı net:
“Burası Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği mi ki her şeyi devlet yapsın? İşveren yapamıyor; görüldü ki aritmetiği asla tutmuyor, demografik istatistiği tutmuyor. Devlet yapmıyor. Bırakın o zaman özel sektör yapsın. Sürdürülebilirlik için buna ihtiyaç var. Özel sektör ‘Benim yapmam için sürdürülebilir ve kâr getirir olması lazım’ diyor. Bunun için de devletin teşviğiyle ‘Hadi koş’ demesi lazım.”
Tam da bu proje üzerine çalışırken patlak veren Kamer Genç-Fatma Şahin polemiği KAGİDER’in canını sıkmış.
Türktan, Türkiye’de en büyük sıkıntımızı “Konuşmayı becerememek ve konu odaklı olamamak” diye tanımlıyor. Çözüm odaklı uzlaşma modelinden giderek uzaklaştığımızı belirtiyor.
Haksız sayılmaz, bu nasıl bir çelişki ki uzlaşma modeli üzerinde konuşurken tek yaptığımız uzlaşamamak, polarize olmak ve ötekileştirmek.
Kimsenin asıl konuyu konuştuğu yok, herkes bir partinin kuyruğuna takılmış, popülizm yarışında.
“Böyle hiç yol alamayız. Konu odaklı olmalıyız” diyor Türktan.
Ve ekliyor:
“Kadına karşı şiddet illa fiziksel olacak diye bir şey yok. Sözlü şiddet de gırla. Ve sözlü şiddet en çok Meclis’te görülüyor. Bu Fatma Şahin olsun, Ümit Boyner olsun, Aylin Nazlıaka olsun, ortaya bir kadın figürü çıkıp bir şeyler yapmak isteyince karşılığında sözlü şiddet görüyor. O kadını yıpratmak, yok etmek Türkiye’ye hizmet değil. Onu yıpratıp zayıflatınca bizim uğruna çalıştığımız her şey, tarihçemiz, çocuk bakım modelimiz de çöpe gidiyor. Fatma Şahin de, biz de çalışacakken bir hafta bununla ilgileniyoruz, muhabbet uçaklara taşınıyor, başka konular konuşuluyor.”
Paylaş