İstiklal’in çilesi

İSTANBUL’a taşındığımdan beri...

Haberin Devamı

İstiklal Caddesi ile Beyoğlu’nun ara sokaklarında yer döşemeleri kaç kez değişti hatırlamıyorum.

Kaç kez oynak taşa basarak sırılsıklam olduğumu...

Kaç kez çamura battığımı...

Kaç kez çukura düşmekten son anda yırttığımı.

Bunlardan birinde, 2004’te, yer döşemelerinin yenileneceği duyurulduğunda işin projesini görmek istediklerini söyleyen STK’lara bilgi dahi verilmemişti.

İhaleyi alan Gürsoy İnşaat, 80-100 gün içinde İstiklal Caddesi ile ara sokakları granit döşenmiş olarak göreceğimizin sözünü vermişti.

Hatta 1996’da caddeye dikilen ağaçlar da bu uğurda sökülmüştü.

2005’te inşaat sürerken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yaptığı bir toplantıda “Ağaçları kaldırıyorum. İyi, değil mi?” diye sormuş, katılımcılar da “Kaldırılsın veya korunsun, bu iş böyle olmaz. Profesyonellerce yapılmalı” demişti.

Topbaş bunu duymazlıktan gelip konuşmasını, bulduğu caddeye özel orijinal saksı kalıbından, lale motifli taşlardan söz ederek sürdürmüştü.

* * *

Haberin Devamı

O dönem İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş 14’üncü yüzyıldan bugüne gelen tarihsel dokunun yer döşemeleri, çiçeklikleri, trafiği ve yaya alanlarıyla bir kentsel tasarım konusu olduğunu söylemişti.

Ne var ki o sırada bu “kentsel tasarım”, müteahhidin bürosunda yapılmaya çalışılıyordu. Profesyonellikten kilometrelerce uzaktı.

Cadde ve ara sokaklardaki çalışmalar aylar sürdü. Esnaf da halk da canından bezdi.

Ortaya çıkan iş ise fiyaskoydu.

Taşların yerlerinden oynaması bir yana, kiri, pisliği fazla fazla yansıtıyor, bir yandan da umumi tuvaletlerin yerlerini andırıyordu.

Nitekim, milyonlarca liraya mal olan inşaatı görünce, Topbaş da inşaatı yapan firmaya ödemeyi kesti.

Oysa aylar önce yerel halkın “Bu iş başka türlü olamaz mıydı?” sorusuna Belediye “Bu projeye tam 18 profesör karar verdi. Siz onlardan iyi mi bileceksiniz?” cevabını yapıştırmıştı.

Olan yine semte yolu düşenlere ve esnafa oldu.

2005’te başlayan çalışmalar 2006’da tak-sök şeklinde hâlâ devam ederken Topbaş “İflahımızı kesti, illallah dedim. Tek tek taşı kendim koysaydım bir mimar olarak, bugüne kadar iki kere bitirirdim. Yok. Adamda ruh olacak, bakış olacak, anlayış olacak, yapacak” diye serzenişte bulundu.

* * *

Haberin Devamı

Bir vakitte caddenin döşemesi bitti.

Lakin aradan çok değil, 1-2 yıl geçmeden Beyoğlu’nun tabanı eskisinden de beter hale geldi.

Şimdilerde kırılmamış tek bir taş arayın ki bulasınız.

Önceden cezayı müteahhitlik firmasına kesen Topbaş bu kez hasardan tramvayın verdiği titreşimi sorumlu tutmuş ve yüzey kaplamasıyla ilgili yeni bir düzenleme yapıldığını müjdelemiş.

“Bir daha İstiklal Caddesi kazılmayacak” demiş.

Eloğlunun Mars’a gittiği şu günlerde, bir caddenin döşemesini tutturmanın lafı bile edilmemeli ama ne yaparsınız...

Dileyelim, bu hakikaten son olsun.

Çünkü bir kent tasarlamak bir eser yaratmaktır aslında.

Ressam bitirdiği portrenin burnunu 3 yılda bir değiştirmez.

Ya da müzisyen bestesinin ortasındaki notayla oynamaz.

Bir şehri sevmek, dışarıdan gelen için farklıdır.

Onlar her geldiklerinde, bıraktıklarını bulmak isterler...

3 yılda bir değişen sokakları değil.

 

Yazarın Tüm Yazıları