Paylaş
Parkları donattıkları süs bitkileriyle orman katliamlarını temize çekmeye çalıştılar.
Tuzağa düşmedik.
Biz ikna olmadıkça büsbütün üzerimize geldiler.
“Ülkenin büyümesini istemiyorsunuz” dediler, vatan haini olduğumuzu ima ettiler.
*
Devasa adalet saraylarıyla, kongre merkezleriyle iftihar ettiler.
Biz bunlara baktıkça ‘lök’ diye oturtulmuş beton yığınları görürken, onlar güneşte ışıldayan mermer gördüler.
Biz “Yapmayın, etmeyin, eylemeyin” dedikçe gerçeklikten, doğadan, hukuktan kopuk fantastik “çılgın” projeler ürettiler.
Bu felaket projelerini ÇED sürecinden muaf tutmaya kalktılar.
“Sadece 3. Köprü için ağaç keseceğiz” derken, körmüşüz gibi davrandılar. Sağırız, köprü yolu etrafında el değiştiren arsaların fiyatlarının nasıl tavan yaptığını duymayacağız sandılar.
Dilsiziz, bunları dillendirmeyeceğiz diye düşündüler.
Ya da belki de “Bizi ırgalamaz. Güç bizde” kanaatine vardılar.
*
Çevre ve şehirciliğin neden tek bakanlıkta birleştirildiğini sorguladık...
“Şehircilik çevreyi yer” dedik, tınmadılar.
Zaten sonradan yapılan her şey bu doğrultuda ilerledi.
Ve sanki böyle değilmiş gibi her fırsatta çıkıp “Gelmiş geçmiş en çevreci hükümet biziz” dediler, “Çevreciyiz be!” diye haykırdılar, “Çevrecinin daniskasıyız” diye ilan ettiler.
Böyle bir inkâra tanıklık çok millete nasip olmaz, ibretle izleyelim.
*
Gezi’de belki mesele 3-5 ağaç değildi ama fitili ateşleyen ağaçlardı.
Şimdi de yolsuzluk iddiaları patlak verdi.
Külçe altınlar, usulsüz para transferleri falan bir yana...
İddialar arasında imar usulsüzlükleri, rant yolsuzlukları, yerel yönetimlerin imara açmadığı arazilerin, sit alanındaki arazilerin bakanlığın gücü kullanılarak illegal olarak imara ve inşaata açılması gibi şeyler var.
Var Allah var.
Doğrudur, değildir, göreceğiz.
*
Lakin, bu operasyondan bir şey çıkmasa dahi...
Yıllardır kente karşı gözümüzün önünde binlerce suç işleniyor.
Yasalar çıkarılıyor, yasalar değiştiriliyor, imar ve inşaatın önündeki tüm engeller bertaraf ediliyor.
Oysa bir kent mega projelerle mega kent olmaz. Olsa olsa mega köy olur. Daha 20 yıl önce İstanbul, Dünya Miras Listesi’ne alınmış yerleriyle önde giderken, kenti mahvettiler.
Kente, topluma karşı işlenen bütün suçlar siyasi güçler tarafından örtbas edildikçe İstanbul gibi tarihi bir kenti mega köye dönüştürdüler.
*
Bakın, 1980’lerin başında 15 haneli olan köyler belde oldu, hatta ilçe oldu. Belediye binaları bile kaçak, ormanın içine yapıldı.
2. Köprü’nün kuzeyinde ve güneyinde 9 yıl içinde 3005 adet (12.737 hektar) yeni orman işgal ve faydalanması tespit edildi.
E zaten 1950’lerden günümüze 2B ile orman sınırı dışına çıkarılan alan 17 bin hektar, yani 120 bin dönüm.
Şu anda İstanbul’un Anadolu yakasında yıkım kararı alınan 4500 adet (2006 rakamı) villa var.
Yetmez, 2. Köprü nedenli talanla yığılmış orman işgalleri var.
*
Biz bunları yaşadık. İstanbul’un katledilen ormanlarının yüzde 70’inin 2. Köprü’yle beraber 10 yılda yok edildiğini gördük.
Şimdi söylesenize, trafik ayağına 3. Köprü’yü yer miyiz?
Olacakları tahmin etmez miyiz?
*
İmar yolsuzlukları olmadığını düşünmek saflık olur.
Ama illegal şekilde yapıldığı iddia edilen işler bir yana...
Esas sorun, hukuk kılıfına uydurarak, yasaları değiştirip dönüştürerek yapılanlarda.
O bakan gider, bu bakan gelir...
Lakin alışkanlıklar değişmezse, bugün uykudaki milli irade yarın uyanır, inşaat uğruna, para uğruna talanın hesabını sorar.
Siz de hesap veremezsiniz.
Paylaş