Paylaş
Kimi “Başına güneş geçti” der. Kimi “Yaptırdığı estetik operasyon yüzünden” diye iddia eder. Kimi ise içkiyle uyku hapı aldığı için bizlere ömür olduğuna inanır.
Bizim bir arkadaşın teorisi bunların hepsini tek potada eriten cinste. O der ki “Ayhan Işık üç gün önce estetik operasyon geçirmiş olmasına rağmen öğle vakti evinin balkonunda güneşlenir, bir yandan kadehleri yuvarlar. Bünye kaldırmaz, beyin kanaması geçirip dünyadan göçer.”
Bu arkadaş dört yıl önce bir öneriyle geldi: “Ayhan Işık’ı anma günü düzenleyelim.” Öyle kitlesel bir şey değil. Biz bize, 10-15 kişi...
Yer, Burgazada.
Mekan, Kalpazankaya.
Zaman, her yıl Ayhan Işık’ın ölüm yıldönümü olan 16 Haziran veya o güne yakın bir tarihte öğle vakti.
“Geleneksel Ayhan Işık Anma Günü” böyle doğdu.
Geçtiğimiz cumartesi dördüncüsünü düzenledik.
Kalpazankaya’da uzun masamıza siyah-beyaz Ayhan Işık posterleri serildi, üzerlerine mezeler yerleştirildi, bardaklara yaş üzüm rakıları döküldü ve Ayhan Işık’ın şerefine içildi.
Ne demişler; “Gönül ne mey ister ne meyhane, gönül muhabbet ister, içmek bahane...”
Bizimki de bu hesap, senede bir gün. Yoksa Ayhan Işık ne yakınımız ne idolümüz, o da bahane...
Burgazada yolcularına uyarılar
* Hafta sonu Adalar vapuruna binecekseniz yanınıza oksijen maskesi alın. Zira İDO bir vapurun içinde nasıl nefes alınamayacağını kanıtlıyor. Dışarıda durmaya kalksanız, orası da “İstiklal Caddesi’nde cumartesi gecesi” kıvamında, iğne atsanız yere düşmüyor. İşin güvenlik kısmından bahsetmiyorum bile... Kadir bey, bu kadar adam biniyorsa bir sefer daha koydursanız; çok mu zor?
*Oksijen maskesi konusunda ısrarcıyım. Burgazada’ya adımınızı attığınız anda da ihtiyacınız olacak. Havada buram buram at dışkısı kokusu...
*Kalpazankaya’ya çıkmak için faytona binmek şart. Kıyafetlerinizden ter damlayarak içki sofrasına oturmak dert değilse yürüyebilirsiniz de. Faytonlar yaz tarifesine geçmiş. Fiyat 20 TL.
*Yanınıza mayonuzu alın. Aksi takdirde aşağıdaki kayalıklardan serin sulara balıklama dalanları, suda sırtüstü uzananları izledikçe iyice sıcaklıyorsunuz. İki kadeh arası iki kulaç fena fikir değil.
*Kalpazankaya’daki restorandan beklentilerinizi düşürün. Buraya yıllardır gelen insanlar olarak, şöhrete kavuştukça fiyatları yükseltmesini, masa sayısını ikiye katlamasını ve kaliteyi düşürmesini üzülerek izliyoruz. Sadece meze ve rakıya (ara sıcak bile yok) adam başı 45 TL (bahşişiyle 50 deyin siz) bayılmaya hazır olun.
*Kalpazankaya’nın müziğinden bir şey beklemeyin. Gypsy Kings’e razı olun.
*Vapuru yakalama telaşı içinde değilseniz buradan iskeleye yürüyerek inin. Yok yürüyemeyecekseniz, yolcu indiren faytonlara atlayın. Sakın ola fayton çağırmayın; çağırdığınızda fayton gelmiyor ya da yarım saat rötarlı geliyor; siz vapuru kaçırıyorsunuz, o ise çağrıldığı için 20 yerine 30 TL alıyor.
Erkeklerin zayıflık derdi
Uyudum, uyandım ve kadınların zayıflama tutkusu erkeklere sirayet etmiş, fark ettim. İki gün içinde dört tane saydım. Farklı farklı masalarda, farklı farklı erkekler, farklı farklı rejimlerde...
Kadınlar pizzalara, makarnalara, mezelere abanıyor. Erkeklerin biri keçi peynirli salata söylüyor. Diğeri tabağındakileri tırtıklıyor. Bir başkası “Belimdeki simitlerden kurtulmam lazım” diyor. Diğerleri “Mayo giyeceğiz, göbeği eritme vakti” diye sayıklıyor.Eskiden olsa hiçbir erkek mayosunun içinde iyi görünmek için zayıflamak istediğini söylemezdi. Bu tavır yeterince “erkeksi” bulunmazdı.
New York Times’da yayımlanan bir makalede erkekler arasında “En fazla kim kilo verecek” tarzı iddiaların yaygınlaştığından söz edilmişti. Eski işyerimde ben de tanık olmuştum buna.
Et ağırlıklı “erkeksi” diyetlere, sporcuların başrolünde olduğu diyet yiyecek reklamlarına alışmıştık ama görünen o ki olay hızla feminen bir hâl alıyor.
Paylaş