Esas pornocular ortada

KAVRAMLARIN öylesine içi boşaltıldı, öylesine anlam kaymaları oldu ki...

Haberin Devamı

Bir gazete mesela, kendisi pornografik ilişkiler ağında kayda değer bir rol üstlenmesine rağmen, hiç çekinmeden “Porno Lobisi” diye manşet atabiliyor.
Toplumbilim hükümetin borazanlığını yapmaya benzemez elbette, okuyup öğrenmek gerek. Yoksa pornografinin sadece cinsellik boyutundan haberdar olursunuz.
Halbuki pornografi sadece cinsel ilişkide erkek hâkimiyetini değil, tek yanlılığı, dominasyon ilişkisini ve alt konumdaki insanın dilediği gibi yaşayamamasını da tarif eder.

*

İnsanın tarihinin, insanın insan tarafından becerilmesinin tarihi olduğunu söyleyen Foucault’yu kimse çıkıp yalanlayamaz.
O işadamı diğerine telefonda “Milletin a... koyacağız” derken bunun en sahici örneğini sergiliyor aslında.
Zira 1700’lü yıllardan itibaren sermaye birikimi, bankacılık, teknik ve teknolojik gelişmeler, pazarlara erişme ve istihbarat tüm dünyada hayatı pornografik ilişkilere mahkûm etti.
Hele de bizimkisi gibi ülkelerde, hele de böylesine zamanlarda, halkını baskılayan, onunla safi bir dominasyon ilişkisi kuran devletin kendisi pornografiyi bizzat hayata geçiren kurum.
Onun borazanları da sığ ve çarpıtıcı bir tutumla bastırılanı pornocu olmakla suçluyor.
Buna gülerler. Gerçekten.

*

Haberin Devamı

Vaktiyle rahmetli Prof. Ünsal Oskay’la “Peki Konuşalım” adlı bir kitabımız yayımlanmıştı.
Ünsal Hoca o kitaptaki söyleşide pornografiyi şöyle tanımlamıştı:
“İnsanın insan karşısındaki teslimiyetini, iki lokma ekmek ve bir işe girmek için kabullenmesi pornonun ta kendisi. Mahremiyete saldıran kamusal otoriteler olabilir, sosyal ilişkisi ve parasal gücü bakımından üstteki kesimler olabilir. Bunların hepsi insanın bir başkasına teslim olmasını getirir.”
Bu teslim olma alışkanlığının yarattığı kültürel ortam ve zihniyet tam karşımızda.
Yani biz otoritenin baskıladığı insanlar olarak bu pornodan nasıl payımıza düşeni alıyorsak, bizi pornocu olmakla suçlayan o gazete de teslimiyetiyle o pornografinin en has kurbanlarından biri.
Daha bunun bile farkında değiller, yazık.
Hem kurbanlar hem de kurban yaratıyorlar. Zira kendilerine yönelen şiddeti, kendi içlerindeki şiddet arayışını daha alttakilere ya da karşılarında gördükleri kimselere yönlendirmekte sakınca görmüyorlar.
Aynen bir kocanın dışarıda ezilip evde karısına eziyet etmesi gibi.

*

Haberin Devamı

İnsanın kendine ve diğerlerine karşı duyduğu nefretin, kendinden hoşnutsuzluğunun, kısacası insanın kendini her yönden kuşatan dünya karşısındaki yalnızlığının yarattığı korkunun porno merakına etkisi olup olmadığını sormuştum Ünsal Hoca’ya.
Yalnızlaşmadan daha büyük bir korku nedeni olmadığından, etrafımızda bize dostluk besleyecek insanlar kalmadığında yalnızlık korkumuzun çoğaldığından söz etmişti.
Demişti ki:
“Bugünün modern toplumundaki insanlar kendi seslerini duymaktan uzaklaştırılmış durumda. Kendi sesimizi televizyonlarda duyabiliyor muyuz, kitle basınında, magazinlerde duyabiliyor muyuz? Hayır. Bunlar sistemin söylememiz gerektiğine bizi inandırmak istediği yabancılaşmış sözler.”
Hoca haklıydı.
Kimse işsizliğinden, gelirinin yetersizliğinden, mutsuzluğundan söz edemiyor. Arada söz etse de bunların nedenlerini idrak edecek bilgilenmeden, tarafsız bir eğitimden uzak tutulduğu için suçu otoritenin yarattığı sanal düşmanlara atıyor.
Bu düşmanlar konjonktüre göre değişiyor.

*

Haberin Devamı

Kendi sesimizi duymaya duymaya unuttuk gitti. Kayboldu.
Ama bizden çok unutanlar, otoriteye borazanlık yapanlar. Korkularının büyüklüğü de buradan geliyor.
Ünsal Hoca’yla bu kitabımız çıktığında yıl 2004’tü.
Sibel Kekilli “Duvara Karşı” filminde uluslararası boyutta takdir gören bir oyunculuk sergilemişti.
Bizim basınımız, insanımız ise onun bir porno yıldızı olduğuna vurgu yapıp duruyordu.
Ünsal Hoca söyleşimizi şöyle bitirmişti:
“Yaptığı son film hayatımızın porno bir hayat olduğunu gösterdiği için, Kekilli çoktan hepimizin önünde iffetini kazanmış bir insan.”
Ey borazanlar...
Sizin yaptığınız yayıncılık da hayatımızın porno bir hayat olduğunu gösterdiği için...
Biz de hepinizin önünde iffetimizi kazanmış insanlarız.

Yazarın Tüm Yazıları