Paylaş
‘Kadınlara fahişe gibi davranılmalı” diyen, kadınların çalışmasını çok tehlikeli bulan, kadınları para avcısı olmakla suçlayan, “İsteseydim Prenses Diana’ya çakardım” derken Cameron Diaz’dan Julia Roberts’a sevişmek istediği kadınların listesini çıkaran, vücuduna övgüler düzdüğü kızı eğer kızı olmasaydı onunla ilişki yaşayacağını söyleyen, bir kadın komedyeni ‘çirkin ve şişman’ diye niteleyen bir adam geldi, dünyanın tepesine oturdu.
“Kadınlar külotlarını fırlatıp üstüme atlıyor” diyen, sahibi olduğu güzellik yarışmalarında aday kadınları yönetim toplantılarına çağırıp masadaki erkeklere not verdiren, emziren bir kadına “İğrençsin” diyen, kürtaj yaptıran kadının veya yapan doktorun cezalandırılması gerektiğini düşünen bir adam geldi, dünyanın tepesine oturdu.
Bir kadın gazeteciye “Köpek suratlı”, bir diğerine “Sürtük” diye hakaret eden, kadınlarla erkeklerin bir arada olunca cinsel saldırının kaçınılmaz olduğunu belirten bir adam geldi, dünyanın tepesine oturdu.
Adaylık seçimindeki rakibi için “Şunun tipine bakın. Kim bu surata oy verir” diyen, başkanlık seçimindeki rakibiyle ilgili olarak “Kocasını tatmin edemeyen bir kadın ABD’yi nasıl tatmin edecek?” diye soran; kadınları cinsel organlarından yakalayıp üzerlerine abanmak gerektiği kanaatinde olan, asansörden çıkan kız çocuklarını izleyerek “10 yıl sonra benimle birlikte olacaklar” diyen bir adam geldi, dünyanın tepesine oturdu.
Bu adam ülkesi yurttaşı kadınların yüzde 42’sinin oyunu almayı başardı.
Amerika demek biraz da dünya demek. Dolayısıyla, sadece Amerikalılara değil, dünyanın bütün kadınlarına geçmiş olsun.
*
İroniye bakın ki, seçim kampanyası boyunca ve hatta ezelden beri kadınları aşağılayan bu erkek, kadınları temsil eden ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan bir kadına, Hillary Clinton’a üstün geldi.
Aslında, Hillary Clinton da ‘ABD’nin ilk kadın başkanı’ sıfatını hak etmiyordu. Bir kere, erkekleşmiş bir kadındı. Sonuçta kocasının, Clinton olmanın siyasi sermayesini kullanarak bu işe soyundu. Eğer başkan olsaydı, bir kadın başkandan çok, ABD’de pek yaygın olan siyasi hanedanlardan birine mensup bir başkan olacaktı. Halk belki de biraz “Siyasi seçkinlerden yeter artık” dedi.
ABD’deki büyük sermayeden silah lobilerine, ABD’nin dünyada egemen yapı olarak kalmasını arzulayan herkes Hillary Clinton’ın seçilmesini istiyordu. Bunun nedeni onun demokrat olması, kadın veya LGBTİ haklarına daha duyarlı olması değildi. Bunun nedeni, Hillary Clinton’ın güçlü Amerikan ideolojisini devam ettirecek bir aileden ve siyasi gelenekten gelmesiydi. “ABD’nin ilk kadın başkanı olacağım” derken, kadından söz ederken böylesine erkek bir yapıya sırtını dayamak samimiyetsiz olduğu gibi, karşılığını da pek bulmadı.
Hillary Clinton ayrıca, dış politikada da şahin olacağının sinyallerini verdi. Oysa bir kadın liderin daha insan odaklı bakması beklenirdi.
Ve son olarak...
Hillary Clinton mutlu evlilikten bahsetti ama kocası Monica Lewinsky, Gennifer Flowers ve Junita Broaddrick’le ilişkisini yalanlarken onu savunduğundan söz etmedi. Cinsel tacize uğrayan her kadının beyanının esas alınması gerektiğini söyledi ama güvendiği birisini kocasının skandallarını örtmesi için ofisine yerleştirdiğinden hiç söz etmedi.
*
Her şeye rağmen, Hillary Clinton yerine Donald Trump’ın seçilmesi eşitlikçi siyaset arayışı açısından bir kayıptır.
Dünyadaki kadın lider adayları bu seçimden alınacak derslere bakmalı ve yolunu ona göre çizmeli.
Paylaş